Gençlere değer katacak içeriklere Google Haberler'den abone olmak ister misiniz?.Google Haberlere Abone Ol. Gençliğe değer katma arzusuyla..
Amerika Tarihi denildiğinde bir kıtanın bütün yapısı ortaya konulmalıdır. Dünya Coğrafi Tarihi insanların dünyaya ayak bastığı yıllardan çok daha eskiye gitmektedir. Yaklaşık olarak son 200 milyon yılda Pangea kıtasının birbirinden ayrılması ile günümüz Dünyasının anakarası oluşmuştur. Amerika Tarihi süreci de diğer 6 kıta gibi kendi içerisinde fayların etkileşimleri ile günümüzdeki halini almıştır. Amerika Tarihi denildiğinde burada yaşayan insanların tarihinden önce kıtanın tarihini anlamak önemli bir süreçtir.
Son Buzul Çağı
Dünya M.Ö 12.000 yılında son buzul çağının esintilerini yaşarken günümüzde Bering Boğazının bulunduğu ve Asya ile Kuzey Amerika’yı birbirine bağlayan hat yavaş yavaş ayrılmaya başlamıştır. İlk insanların Amerika Kıtasına göçleri Asya’nın Doğusundan Bering üzerinden olmuştur. Bu sebeple son Buzul Çağının sona ermesi ile Kuzey Pasifik Okyanusu bir daha birleşmemek üzere Asya’yı Amerika’dan ayırmıştır. Burada kalan insanlar dünyanın diğer tarafındaki insanlarla olan etkileşimini unutmuş nesillerce aktarımın olmadığı 20.000 ila 10.000 yıl önce kıtalarında kendi hayatlarını kurmuşlardır.
Amerika ve İngiliz bilim insanları Amerika’ya ulaşan ilk insanların Sibirya ve çevresinde yaşayan toplumlar olduğunu kanıtlamaya yaklaşmıştır. Çeşitli varsayımlar ışığında Bering çevresinde yaşayan insanların M.Ö 10.000 dolaylarında kesin olarak Amerika’ya ulaştığını ve buraları yurt tuttuğunu söylemek mümkündür. Kuzey Amerika’nın Güneyi, adalar ve Panama bölgesinde yaşayan ilk Amerikalılar Amerika Tarihi konumuzun ilk muhatapları olmuştur. Güney Amerika ise Kuzey’den farklı olarak yerleşimlere sahne olmuştur. Günümüzde yapılan çalışmalar Son Buzul Çağının etkilerinin Güney Amerika’da daha fazla hissedildiğini bu sebeple Macellan Boğazı çevresinde uzun yıllar kimsenin yaşamadığını, daha çok Brezilya ve Ekvator çevresinde insanların kabile yapıları kurduğunu görmekteyiz.
Sonraları Vikinglerin, İspanyolların, Portekizlilerin, Fransızların ve İngilizlerin sömürge yolları olacak Yeni Dünya aslında Dünya için yeni değildir. Orada yaşayan, kaybolan, medeniyetleşen ve Göçen toplumların varlıklarını bugün bilmekteyiz. Maya ve İnka kültürlerinde ortaya çıkan Tabletler aslında akıllara şu soruyu getirmiştir. Etkileşimin bu denli uzak olduğu bölgeler Avrasya ve Afrika kıtalarındaki gelişime benzer gelişimi nasıl göstermiştir? Yani özetle insan keşfi aslında insanın içinde olan bir süreç midir? Soruları bugün felsefe, sosyoloji ve çeşitli alanların sorduğu soruların başında gelmektedir.
Eski Amerika Tarihi
Amerika Tarihi denildiğinde Kuzey yahut Güney olarak değil bu tarihi coğrafyayı bir bütün olarak incelemeyi daha doğru görmekteyim. Zira 17. Yüzyılda İngilizlerin Kuzey kolonisinin gelişimine kadar Amerika Tarihi aslında birbirinden bağımsız ve özerk gelişmemiştir. Günümüzde her ne kadar Güney ve Kuzey arasında bir uçurum görünse de Kolomb Öncesi Amerika Tarihi için bu durum çok geçerli değildir.
Zaten Amerika içerisinde ismini bugüne taşıyan medeniyetlerin hemen hepsi Orta Amerika, Meksika, Ekvator ve Alaska dolaylarında bulunmaktadır. Mezoamerikan, Eskimo ve Kızılderili gibi birçok halkın ortaya çıktığı M.Ö 10.000-M.S 1500’lü yıllar bu halkların ayrı örgütlenmeleriyle birlikte farklı uygarlıklar kurabilmiştir. Toltek, Olmek, Zapotek, Mixtec, Aztek, Chibcha, İnka, Maya ve Canaris medeniyetleri farklı zaman dilimlerinde Kıta’nın en güçlü uygarlıklarından olmuşlardır. Özellikle Maya, İnka, Aztek ve Olmek Uygarlıkları, Amerika Tarihi ve Dünya Tarihi için bilinmesi gereken uygarlıklardandır.
Mayalar
Mayalar Mezoamerikan kültürüne bağlı bir toplumdur. Yani Orta Amerika ve Meksika sahilleri çevresinde yaşayan bir halktır. Yukatan Yarımadası ve Honduras arasında 5 ila 10 milyon dolaylarında nüfusu beslemiş Kızılderili kökenli bir popülasyona sahip olan Mayalar Eski Amerika Tarihi içerisindeki en uygar toplumdur. Maya takvimi Tun ismiyle 360 günlük periyotlara sahiptir. Günümüz Miladi takviminde 365 gün vardır. 6 saatlik artık zaman dilimi mayalarda 5 gündür. Yani 5 günü ayrı şekilde Takvimlerine kodlamışlardır. Binaları çoğunlukla kireçten oluşmaktadır.
Dini motifli yapıları ise oluşturdukları mimarinin çoğunluğunu kapsamaktadır. Mayalar bilindiğinin aksine tek bir kültürü temsil etmemektedir. Çoğunluğu eyalet sistemine benzer bir kabile sistemiyle idare edilmekteydi. Yani Maya üst bir kültürü oluşturmaktaydı. Kuzey Meksika, Panama, Honduras, Yukatan ve benzer çeşitlilikle 17 ila 25 arası Maya halkı tespit edilmiştir. Yukatek Mayaları yani Lakondan dil kültürü mayaların ana kültür grubunu oluşturmaktaydı. Onlardan ayrılarak çeşitli şive ve dil grupları ise diğer farklı Maya halklarını oluşturmuştur.
Eski Taş Çağı ve Orta Çağ arasındaki dönemde ilk, antik, gelişmiş ve Son Mayalar gerek yaşam şartları gerekse iletişim uzaklığı sebebiyle takvim, yol, mimari, şehirleşme ve madende gelişim göstermiştir. Özellikle 19. yüzyılda çeşitli roman ve akademik yazılara da konu olan Mayalar tarih öncesi mitleri ve yaşam şartları dolayısıyla sürekli Kayıp kıtanın sahipleri, ilk atalarımız ve hatta uzaylı sloganları ile anılmıştır. Bourbourg, Atatürk, Churcward, Hitler, Niven ve daha çeşitli araştırma görevlisi ile devlet adamı Mayalar hakkında araştırmaları desteklemiştir. Günümüzde ise en geçerli sav, Mayaların Buzul Çağı dolaylarında bu bölgelere gelip dünyanın kalanından izole kendi dünyalarını kurdukları yönündedir. Özellikle Sibirya ovalarında dünyaya açılan Fin ve Turan halkları ile akrabalık bağları olduğu düşünülen Mayalar ülkemizde daha da ilgi görmektedir.
Kukulkan Piramit’i ve çeşitli astronomik gözlemlerini işlemeleri ise Maya halkının Avrasya’daki atalarımız gibi dünyayı ve üzerini keşfetme arzusunu bizlere göstermektedir. Yılan motifi ise Maya mitinde önemlidir. Birçok kral ve piramit motifinde yılan, yılan tüyü ve kuyruğu işlenmiştir. Tetun adı verilen dikilitaşları, obsidyen ve yeşim işlemeleri ise özellikle Eski Mayaların vazgeçilmez kültürlerinden olmuştur. 15. Ve 16. Yüzyılda İspanyolların bu bölgeye gelmesi ile Yeni Dünyanın alışık olmadığı mikrop, virüs, bakteri ve silahlar sonucunda Maya kültürü sona erme aşamasına geçmiştir. Günümüzde hâlâ bu kültüre yakın yaşayan Maya halklarının varlığı bilinmektedir. Lakin nüfus ve yerleşim olarak minimal düzeyde kalan Mayalar kağıt üzerinde dünya sahnesinden çekilmiştir.
Aztekler
Mezoamerikan Orta Meksika halklarından birisidir. Eski Amerika Tarihi içerisinde 14 ile 16. Yüzyıllar arasında uygar bir toplum oluşturmuşlardır. Mitleri ve yazı kültürleri ile Amerika Kıtasının en zengin kültürlerinden birisidir. Meksika bölgesinde Texcoco Gölü yakınlarında kurdukları şehirleri ise dönemin Amerika’sı için bir metropol şeklindedir. Cortes’in İspanyol sömürü ordusu ile giriştikleri mücadeleler sonucunda birçoğu hastalıktan ve yaralanmadan ölürken kalan kısmı ise buralarda iş gücü olarak kullanılmıştır. Aztekler İspanyol sömürüsünün en canlı örneğini gözler önüne sermiştir. Dinlerini, dillerini, özgürlüklerini Dünyanın sonundan gelen Tanrılara kaptıran Aztekler 17. Yüzyılda tamamen ortadan kalkmıştır.
İdeogram ve fonetik sembollerin bir harmanı olarak icat edilen Aztek yazısı, aynı Mayalarda olduğu gibi ruhani ve dünyevi olaylarla ilgili bizlere anlatılar sunan tabletler bırakmıştır. Yine Maya kültürü gibi Aztekler ’de Yılan motiflerine değer vermiş, mabetlerinde ve kabile merkezlerinde bu motifleri kullanmıştır. Orta Amerika’nın M.Ö 300 ile M.S 1000 yılları arasında çölleşen iklimi dolayısıyla yılan sayısındaki artış orada yaşayan halkların bu olayları Tanrısallaştırmasına yol açmıştır. İşte bu sebeple, Yılan gibi sıcak iklimde çoğalan hayvanlara karşı korku ve hürmet besledikleri düşünülmektedir. Ayrıca bilinen dünyanın en büyük piramidi de yine Aztek kültürüne aittir. Çeşitli odacıklar ve kat sistemi ile inşa edilen bu piramit Cholula de Rivadabia’da bulunmaktadır.
İnkalar
İnkalar Güney Amerika’da kurulmuş en büyük medeniyettir. Dünyanın en büyük sıradağlar dizisi olan And Dağları dolaylarında kurulmuşlardır. Çeşitli yükselti farkları, iklim değişiklikleri, sık ormanlar ve bol yağış sebebiyle İnka Kültürü çeşitli zamanlarda doğrusal olmayan bir gelişim göstermiştir. Geçmiş kökenleri hakkında çok fazla bilgi edinemediğimiz İnkalar’ın ortalama 7 ile 9. Yüzyıllar arasında dünya siyasetine çıktığını görmekteyiz. Mayalar ve Azteklerden farklı olarak bir kültür grubundan ziyade bir imparatorluğu anımsatan İnkalar Eski Amerika Tarihinin en büyük imparatorluk teşekkülünü oluşturmuşlardır. ‘Tahuantinsuyu’ dedikleri İnka İmparatorluğu 11 ila 15. Yüzyıllar arasında Güney Amerika’nın Orta ve Kuzey Batı dolaylarında hüküm sürmüştür. Peru’da yer alan Cuzco şehri dolaylarında kurdukları ilk şehirleri ve bilinen ilk Tanrı-Kralları Manco Capac’dır.
1480’li yıllarda gücünün zirvesine ulaşan İmparatorluk 1530’lu yıllarda iç çekişmeler sebebiyle zayıflamıştır. İspanyol fetih kâşiflerinden olan Francisco Pizarro tarafından bölgeye yapılan başarılı akınlar ise İmparatorluğun sonunu hızlandırmıştır. İspanyollar 1542 yılında Peru Valiliğini kurup çevre eyaletleri buraya bağlayınca İnka’lar da İspanyolların boyunduruğuna girmiş oldu. 16. Yüzyılda İspanyollar’a karşı direnç göstermeye çalışan İnkalar yüzyılın sonlarına doğru yok olma aşamasına geldiler. Bugün Peru ve Şili dolaylarında hâlâ İnka kültüründen kalan yerli halk bulunmaktadır.
Dini inançları ve ritüelleri dolayısıyla festival ve eğlencelere önem veren İnkalar mimariden ziyade tekstil ve kumaş işlerinde mahir konuma gelmişlerdir. Güçlü bir dili olan İnka Kültürü İspanyolca etkisinde asimile olmuştur. Lakin bugün Eski Amerika Tarihi içerisinde yer alan ve en rahat okunan dil İnka dilidir.
Olmekler
Bilinen en eski Mezoamerikan halkıdır. Yani Amerika kıtasına gelen ilk insanların yerleşik olarak burada yaşayan ilk atalarıdır. Bu sebeple Avrasya ve Afrika kültüründen esintiler ve dönem yakınlığı olarak bize en yakın kültür grubudur. Özellikle M.Ö 3000 ila M.S 1000 yılları arasında yaşayan bu insanlar hem Sibirya ve Bering kültürünü hem de Mezoamerikan ve Yukatan kültürünü içlerinde eritmişlerdir. Mimari, oyma, işleme, avcılık gibi çeşitli ilkel faaliyetlerde uzmanlaşmışlardır. Mezoamerikan kültürü ile özdeşleşmiş Balo oyunu ve büyük kafalı heykeller Olmeklere ait bir gelenektir. Merkez bölgesi Veracruz’dur. Olmekler’in nasıl yok olduğu konusunda kesin bir söz birliği bulunmamakla beraber kültürün yok olmadığı, yalnızca Orta Amerika’da yaşayan diğer halklar ile ardıllaştığı en dikkat çekici teoridir. Bu sebeple net bir yok oluştan ziyade Olmek kültürünün Amerika Tarihi açısından diğer medeniyetleri dil, din, sanat ve mimari de etkilediği gözlemlenmektedir.
Yeni Dünya
Yeni Dünya tabiri Avrupalıların Amerika Kıtası için kullandıkları bir ifadedir. Öncelikle Amerika Kıtasının keşfi hakkında ortaya atılan birçok sakıncalı ve hatalı bilgiyi temizlemek istiyorum. Belki anlatım tarzından belki de gerekli araştırmaları yapmamaktan kaynaklı Amerika Kıtası keşfedilmeden önce insanların hemen hepsinin dünyanın düz olduğunu, Amerika’yı bilmediklerini özellikle kilisenin keşiflere çok karşı olduğunu söyleriz, lakin bunlar çok hatalı bilgilerdir.
Amerika Kıtası net olarak keşfedilmeden önce insanların birçoğu özellikle Avrupa’da yaşayan Batı uygarlıkları Dünyanın şeklini, hareketlerini ve Atlas Okyanusunun ötesinde bir Dünyanın varlığını bilmekteydi. Hatta 1494 yılında Papa Rodrigo Borgia tarafından imzalanan Tordesillas Antlaşması, Atlas Okyanusunun ötesindeki bölgeleri İspanyol ve Portekizlilerce paylaştırmıştır. Amerika Kıtası ve Adalar bölgesinin Yeni Dünya olarak adlandırılması ise Amerigo Vespucci’nin bu bölgeleri haritalandırarak hiç de küçük bir bölge olmadığını kanıtlaması ile gerçekleşmiştir.
Kolomb’dan farklı olarak buranın ayrı bir kıta ve ayrı bir medeniyet olduğunu iddia eden Vespucci her ne kadar ismini kıtaya verse de yaşadığı dönemde ciddi bir taraftar toplayamamıştır. Özellikle keşifler çağının yıldızı İspanyollar ve Portekizliler bu bölgelerdeki hâkimiyetlerini başka milletlere kaptırmamak için yoğun ve kontrolsüz sömürgeleşmeye gitmişlerdir. Özetle Yeni Dünya’nın keşfi Amerika Tarihi için geri dönülemez bir çağı başlatmıştır. Amerikalı yerliler için uzak diyarlardan gelen Tanrılar olan Avrupalılar, yeni sömürü yerleri ve yeni bir çağı başlatmış oldular.
Keşifler Çağı
Tarihçiler tarafından Dünya Tarihi çeşitli dönemlere ayrılmıştır. Elbette toplumların yaşadığı dönüşümler, siyasi etmenler, coğrafi koşullar ve yok oluşlar bu dönemleri birbirinden ayırt edebilmek adına önemlilik arz etmektedir. Özellikle Oryantalist Batı medeniyeti Dünya Siyasi Tarihini kronolojik dönemlere ayırırken Batı’da yaşanan değişimleri kullanmaktadır. Yani bir Asya toplumunun ayırdığı dönemler ve Avrupa toplumunun ayırdığı dönemler bu sebeple birbirinden farklı olabilmektedir. Lakin bütün bunlar ışığında dünyanın ortak olarak ayırdığı 3 dönem mevcuttur.
Yazının keşfi, Coğrafi Keşifler ve Sanayi Devrimi işte bu 3 dönem tüm dünya açısından değişimlerin başladığı dönem olarak kayıtlara geçmektedir. Bu sebeple konumuz olan Coğrafi Keşifler tek bir dönem olarak ele alınmalıdır. İnsanlar var olduğu çağdan bu yana bir çok kez keşifler yapmış bir çok yere yerleşmiştir. Lakin 15. Yüzyılda başlayan keşif furyası tarihin en sistematik ve yapısal keşif dönemidir. Amerika Tarihi açısından da ciddi önemi bulunan bu çağ İspanya, Portekiz, Hollanda, İngiltere ve Fransa medeniyetlerinin ön planda olduğu bir dönemdir. Kolomb’un Atlas ötesindeki 4 başarılı keşfi ile başlatılan ve 19. Yüzyılın ortalarına kadar aralıklarla devam eden Keşifler Çağı bizlere bugün Yeni Dünya, Avustralya ve Antarktika’yı miras bırakmıştır.
Kristof Kolomb
Cenova doğumlu İtalyan asıllı İspanyol denizci Kolomb 1480’li yıllarda bilinen dünyanın sınırlarını gezmiş ve kendisini coğrafi olarak geliştirmiştir. Özellikle İspanyollar ve İngilizlerin arasının açıklığı ayrıca ticaret yollarının Müslümanların elinde olması sebebiyle Hindistan’a dünyanın öteki tarafından ulaşma isteği Kolomb’un en büyük hayaliydi. Kastilya ve Portekiz ile ilişkileri iyi olan Kolomb 1492 Ağustosunda 3 gemilik Kastilya desteği ve I. Isabella’nın teşvikleriyle Atlas Okyanusunun ötesine geçmek için İspanya’dan ayrıldı. 12 Ekim dolaylarında Küba yakınlarında Guanahani bölgesine ayakbastı.
Buradan sırasıyla Hispanyola ve Küba bölgesine ilerledi. Haiti bölgesine ulaşıp yolda topladığı esir ve ganimetler ile burada bir koloni oluşturdu ve İspanya’ya geri döndü. 1504 yılına kadar 3 başarılı sefer daha yürüten Kolomb Amerika Tarihi açısından kritik bir eşiği atlatmış oldu. Karşılaştığı yerlilere İndios (Hindistanlılar) diyen Kolomb burayı yeni kıta olarak değil Hint adaları olarak kayıt etmiştir.
Kolomb ’un ardından çeşitli maceraperest denizci de bu keşif furyasına katılmış ve Yeni Kıta’nın ganimetlerini yağmalamıştır. Kolomb’un Yeni Kıtadan elde ettiği ganimet ve takas usulüne ise bugün Kolomb Takası adı verilmektedir. Kastilya’nın Hint Adalar Valisi iken yaptığı soykırımlar sebebiyle yargılanmıştır. 1506 yılında Kalp Yetmezliği sonucu İspanya’da ölmüştür.
Amerigo Vespucci
İtalyan denizci Vespucci Amerika kıtasının isim babasıdır. Kolomb ile de çalışma fırsatı bulan Vespucci Amerika Tarihi ve Dünya Keşifler Çağı için önemli bir insandır. Yeni Dünya adlı eseriyle birlikte insanlara keşfedilen yerin yeni bir kıta olduğunu ispat etmeye çalışmıştır. Ayrıca bir harita bilimci olduğu için 16. Yüzyılın sonlarına kadar kâşiflerin hemen hepsine yol haritası niyetiyle haritalar çizmiştir. Gonçala Coelho ile birlikte katıldığı 1502 yılı Brezilya keşfi onun son seyahatidir. Portekiz ve İspanyollar ile iş birliği yapması onun daha fazla bulguya ulaşmasını sağlamıştır. Ayrıca Venezuella’nın bilinen ilk haritasını da çizmiştir. Seyahatleri sırasında kaleme alıp Avrupalılara gönderdiği mektuplar insanların keşifler hakkında bilgi sahibi olmasına olanak sağlamıştır.
Vasco da Gama
Gama Portekiz’den Hindistan’a ulaşan ilk insandır. Ümit Burnu dolaylarında seferini tamamlamak üzereyken gemide çıkan isyan sonucunda prestiji sarsılsa da Hindistan kâşifi olarak anılması onu Keşifler Çağının en büyük kâşiflerinden birisi yapmaktadır. Portekizli olan Gama gittiği bölgelerde Müslüman tüccar ve korsanların gemilerine zararlar verip bazı liman şehirlerini bombalamıştır. Bartelemeu Diaz’ın Afrika sınırlarını keşfiyle başlayan Portekiz keşifleri Gama ile zirve noktasına ulaşmıştır. Portekiz’e bağlı Hindistan Genel valilik görevini de yürütmüştür.
Hernan Cortes
Cortes 1485 yılında İspanya’da doğmuştur. Tarihin belki de en tartışılan kâşiflerinden birisidir. Kimine göre kahraman kimine göre ise zalimdir. Lakin tartışamayacağımız bir yanı varsa o da bilinen dünyanın en büyük kâşiflerinden birisi olduğudur. Hernando Cortes İspanya’nın Meksika’yı kolonileştirmesinde en büyük katkıya sahip kişidir. Ayrıca Güney Amerika fatihi Pizarro’nun da akrabasıdır. Küba yakınlarındaki sınır şehirlerine emrindeki denizci ve askerlerle akınlar düzenleyen Cortes kısa sürede ün ve zenginliğe kavuşmuştur. 16 ve 17. Yüzyıla damgasını vuracak İspanyol enflasyonu akınını da başlatacak olan Cortes tahmini olarak tonlarca altın değerinde ganimet elde etmiştir.
Aztek İmparatorluğunu emrindeki askerler ve Aztekler’e düşman olan yerli halkla beraber eritmiştir. Top ve gemi üstünlüğü sayesinde Aztek başkentine kadar ilerlemeyi başarmıştır. Çeşitli başarısızlıklar yaşasa da 1540 yılında dünyanın en zengin ve en tanınan insanlarından birisi olmayı başarmıştır. 1541-43 yılları arasında Osmanlı ile girişilen deniz seferlerine de katılan Cortes 1547 yılında Endülüs’te ölmüştür.
İngiliz-Fransız Akını
İspanyol ve Portekizliler’in ardından İngiliz ve Fransızlarda sırasıyla Orta Amerika, Karayipler ve Güney Amerika’da Amerika Tarihi statüsünü değiştirecek koloni çalışmalarına başlamıştır. 17. Yüzyılın ilk çeyreğinde İngilizlerin İskoçya ile birleşmesi bu alanda İngilizlerin diğer milletleri geçmesine yol açmıştır.
İngiltere Sömürüsü
İngilizler 1607 yılında Jamestown ve Virginia Adalarını kolonileştirdi. 1615 yılına gelindiğinde İngilizler adaya 6 parçalık küçük bir koloni kâşif akını gerçekleştirdi. 1650’li yıllarda 6 parça daha koloninin birleşmesiyle On Üç Koloni Dönemi başlamış oldu. Günümüz Amerika Tarihi için dönüm noktası olan On Üç Koloni Dönemi İngilizler ’in Sanayi Devrimi’ni başlatmasına da olanak sağlayacaktır. İpek, tütün, pamuk ve haşhaş üretiminde zirveye çıkan kolonileri başta İngiliz ana karası olmak üzere bütün Avrupa ticaretinin seyrini değiştirmiştir. 1733 yılında Georgia Eyaleti’nin On Üç Koloniye bağlanması ile ABD’nin kurucu temelleri atılmıştır.
1756 yılında patlak veren Yedi Yıl Savaşları Fransa ve İngiltere’nin sömürgelerinde de çatışmalara neden olmuştur. Amerika Tarihi açısından Yedi Yıl Savaşlarının önemi Fransa’nın hemen bütün Florida ve çevresini kaybetmesidir. İngilizler’in buraları ele geçirmesi ile Commonwealth’in kurulmasının da önünü açmış oldu. 1776 yılında On Üç Koloni öncülüğünde başlatılan Amerika Bağımsızlık Hareketi 4 Temmuz’da Bağımsızlık Bildirisi, 1781’de Konfederasyonlaşma, 1788’de Anayasa ve 1789’da Haklar Bildirisi ile İngiliz sömürgesinden ayrılmıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nin temelleri atılmıştır.
Fransa Sömürüsü
Fransızlar 17. Yüzyılda İngilizler ‘in Amerika Tarihi kıtasına çıkmasının ardından Kanada’ya koloni kurmuşlardır. Kanada, Florida ve çevresini sömürü imparatorluğuna katan Fransa kısa sürede buradan, deri ve altın çıkartmaya başlamıştır. Özellikle Yedi Yıl Savaşları öncesinde Fransa anakarasında meydana gelen çekişmeler ve karışıklıklar devletin burayı yönetememesine neden olmaktaydı. İngilizlerle yapılan Yedi Yıl Savaşları sonucunda Kanada ve çevresini kaybetmesi Fransızların İngilizler’in arkasında kalmasına neden olmuştur.
Amerika Tarihi kıtasını kolonileştirme hedefine tamamen ulaşamayan Fransızlar yönünü Afrika ve Asya kıtasına çevirmiştir. Kanada ve eski Fransız sömürgelerinde hâlâ Fransız dili ve kültürü yaşatılmaktadır. Bu da aslında Fransızların kolonileştirdiği alanlara uyguladığı kültür emperyalizminin bir diğer sonucudur. Günümüzde hâlâ Fransız Karayiplerinde çeşitli küçük kolonileri vardır.
Amerika Birleşik Devletleri
Amerika Tarihi açısından 15. Yüzyılın sonları bir dönüm noktası teşkil etmektedir. Amerika Tarihi kıtası bu yüzyıldan sonra batılı devletlerin kolonileştirme yarışını yürüttüğü alan olmuştur. Afrika ve anakaralarından getirdikleri insanlar Amerika Tarihi bileşenleri içinde buranın yerlileri ile etkileşime girmiştir. Günümüz Amerikalıları bu sebeple melez bir kültürün ürününü oluşturmaktadır. Özellikle Amerika Tarihi Amerika Birleşik Devletleri’nin kurulması ile altın çağını başlatmıştır.
- Yüzyılda Sanayi Devrimi etkisiyle, Hollanda ve İngiliz ticaretinin canlılığı sayesinde Amerika büyük güçler statüsüne ulaşmıştır. 1823’de başkan Monroe’nin sunduğu Monroe Doktrini Amerika Tarihi kıtasının ve devletinin Avrupa’ya karışmayacağı yönünde olup dünya siyasi tarihini etkileyen bir doktrin olma unvanını taşır. 1861 yılında patlak veren Kuzey Amerika Tarihi iç savaşı Kuzey ve Güney’in savaşını başlatmıştır. Kölelik sorunu üzerinde başlayan ve ticareti etkileyen bu iç savaş 1865 yılında köleliğin kaldırılması ve Konfederasyonun Amerika Devletine bağlanması ile sonuçlandı. 1914 yılına gelindiğinde silahlanma ve donanma yarışında zirveye yaklaşan Amerika Birleşik Devletleri 1. Dünya Savaşına İtilaf Devletlerinin yanında katılarak Wilson İlkelerini dünyaya benimsetti.
Amerika Kamu Yönetimi açısından bir dönüm noktası olan bu durum 1920’lerle birlikte Amerika’yı dünyada süper güç konumuna yükseltti. Kültür emperyalizmi, 3. Dünya ülkelerinin yönetimini değiştirmek, ekonomik bağımsızlık ve Amerika gücü dünyaya açılmaya başladı. 1941 yılında Japonların Amerika’ya saldırması ise Amerika’yı 2. Dünya Savaşına soktu. Bu savaş sonunda Avrupa’nın içlerine kadar sokulan Amerika 1949’da NATO’nun kurulması ile Dünyanın en büyük kutbunu oluşturdu. Soğuk Savaş döneminde Sovyetler ile giriştiği mücadelelerde Kore, Vietnam ve Afganistan’da boy gösterdi.
Uzay yarışına katıldı, Komünist faaliyetleri yasakladı ve demokrasisini diğer devletlere empoze etti. İngiliz, Sovyet ve Fransızların güçten düşmesi ile dünyanın süper gücü konumuna yükseldi. Günümüzde 330 milyona aşkın nüfusu ve 23 trilyon dolarlık GSYİH ile en güçlü ülke konumundadır. Çin ve Rusya’nın Amerika’ya güç olarak yaklaşması ise günümüzde Soğuk Savaşı aratmayacak durumların yaşanmasına neden olmaktadır.
Güney Amerika
Güney Amerika, İspanya ve Portekiz’in bu bölgeye gelmesi ile sömürülmeye başladı. Özellikle 17. Yüzyılda kurulan koloniler Kuzey Amerika’dan farklı olarak daha katı ve daha vahşi olaylara neden oldu. Topraklarının çoğunluğu Güney Yarım Kürede olduğu için dünyanın kalanı ile farklı etkiler göstermektedir. Brezilya, Kolombiya ve Arjantin bölgenin en gelişmiş ülkeleridir. Kolombiya lideri Bolivar’ın 1810’lu yıllarda başlattığı bağımsızlık akını ile kıtadaki birçok ülke bağımsızlığını kazanmıştır.
- Yüzyıldan günümüze kadar kıtadaki yöneticilerin hemen hepsi sömürü kültüründen çıkamamıştır. Brezilya Portekizceyi ana dili olarak hala konuşmaktadır. Arjantin, Şili, Bolivya, Küba, Uruguay ve diğer bazı ülkelerde ise hala İspanyolca ana dildir. İspanyol ve Portekizlilerin sömürü politikaları Güney Amerika’nın öz bir kültür geliştirmesine olanak sağlamamıştır. 1917 yılında Brezilya’nın İtilaf tarafında savaşa katılması Güney Amerika Tarihi açısından dönüm noktasıdır.
Kıtada ABD, Latin ve İngiliz kuklaları olan birçok başkan darbe ve ayaklanma çıkartmıştır. Özellikle Komünizm ’in doruk noktalara ulaştığı 20. Yüzyılın ortalarında bu bölgede birçok devlet başkanı ve halk isyancısı çatışmalar ve katliamlara sebep olmuştur. Venezuela ve Arjantin’de bugün hâlâ ekonomik kriz ve iç isyanlar ülkeleri sömürmek isteyenlerin eseridir. Hangi dili konuşursa konuşsun bugün Brezilya hariç bütün Güney Amerika Tarihi ülkeleri 3. Dünya sömürü ülkesi statüsünde kalmıştır.
Orta Amerika
Güney Ve Kuzey arasında Karayipler çevresinde yer alan Orta Amerika Tarihi bölgesi aslında küçük adacıklar bütünüdür. Honduras, Panama ve Küba sahilleri coğrafi olarak Amerika Tarihi açısından kritik öneme sahiptir. Avrupalılar ve Mezoamerikanlar tarafından ilk defa yaşanılan bölgeler bu bölgeler olmuştur. İklim açısından ise Amerika Tarihi için turistik öneme sahiptir. Sıcak bir iklime sahip olan Orta Amerika Tarihi Güney Amerika’dan farklı değildir. Özellikle 20. Yüzyılda Fidel Castro’nun Küba’da Komünist rejim kurması ABD ve NATO’nun bu bölgeye asker çıkartmasına neden olmuştur. ABD’nin arka bahçesi olarak görülen Orta Amerika Tarihi kıtası Domuzlar Körfezi Çıkarması sonucunda Amerika’ya önemli bir ders vermiştir. Ülkelerinin bağımsızlığını koruyan Kübalılar bu bağlamda Soğuk Savaşı’nda kaderini değiştirdiler. Orta Amerika Tarihi kıtası günümüzde Güney Amerika ülkeleri gibi siyasi ve ekonomik sorunlarla yüzleşmektedir.
Değerlendirme
Amerika Tarihi Son Buzul Çağı ile birlikte insanlığın yaşam alanına girmiştir. Antik Amerika Tarihi insanları Orta Amerika bölgesinde önemli medeniyetler kurmuşlardır. Özellikle 11. Yüzyıldan sonra Eski Dünya’nın ötesinde kendi kabuğunda yaşam mücadelesi veren Amerika Tarihi insanları Maya, İnka ve Aztek gibi önemli kültür mirasları oluşturmuşlardır. 15. Yüzyılda Amerika Tarihi kıtasına ulaşan İspanyollardan önce Kuzey Amerika 11. Yüzyılda Vikingler tarafından birden fazla kez istilaya uğramıştır.
Newfoundland bölgesi Vikinglerce yaşam alanı oluşturulan bir bölge olmuştur. 17. Yüzyıla gelindiğinde ise Amerika Tarihi nüfus ve işleklik olarak Avrupa’ya açılmaya başlamıştır. 18. Yüzyılın sonlarında bağımsızlığını kazanan Amerika Birleşik Devletleri Amerika Tarihi için dönüm noktasını teşkil etmiştir. Günümüzde Amerika Tarihi denildiğinde Kuzey Orta ve Güney Amerika bir bütün olarak ele alınmaktadır. Amerika Tarihi kıtası günümüzde İngilizce, Fransızca, Portekizce ve İspanyolcanın ana dil olarak konuşulduğu bir bölgedir.
İlginizi Çekebilir: İspanya Tarihi Nedir?
İçerik hizmetlerimiz için iletişime geç!. Gençliğin gücüyle firmalara değer katma arzusuyla..