Gençlere değer katacak içeriklere Google Haberler'den abone olmak ister misiniz?.Google Haberlere Abone Ol. Gençliğe değer katma arzusuyla..
Balkan Tarihi, uçsuz bucaksız her dönemsel zamanlarda ciddi bir dezenformasyona uğramış bir alan diyebiliriz. Bunun açıklamasını yaparken ilk başta başvuracağımız Tarih disiplini olacaktır. Balkanlar kelimesinin 20.yüzyılda bir hakaret anlamına geleceğini de göreceğiz.
Balkanlar tam olarak nerede sorusunu sorarak başlayalım. Balkanlar Adriyatik denizinin ön kısmında olan devletlere Balkanlar deriz. Fakat tarihsel serüveni böyle başlamayacaktır. Balkan bölgesinde Avrupa’nın Doğu Akdeniz’e uzanan kısmı jeopolitik konumu, ticaret ve kültürün zenginliği olan bir bölgedir. Bu bölgeye ne oldu da ciddi bir skandal duruma gelmiştir? Balkan Tarihi, özellikle Yakın çağ döneminde 19.yüzyılın son çeyreğinden itibaren buraya gelen muhabirler, diplomatlar, seyyahlar ve politikacılar tarafından batı dillerinde çoğunlukla ‘’Balkanlar’’ veya ‘’Balkans’’ kelimeleri kullanılmıştır. Özellikle bu kelimelerin çetin mücadelesini verecek öyle bir savaş vardır ki işte tam olarak Osmanlı devletinin hayal kırıklığı olacak olan 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşının sonrası kelime kökenin değişikliği ile bu bölge halkı kavramsal bir dram yaşayacaktır.
Balkan bölgesi Fransız ihtilalinin vermiş olduğu ayrışma, parçalanma yeni bir devlet kurma, etnik kökeni belirlemesinden kaynaklı siyasi grupların ortaya çıkmasıyla değerlendirilerek ‘’Balkan’’ kelimesi yerine ‘’Balkanlaşma’’ (Balkanizasyon/Balkansation) olarak belirlenmiştir.
‘’BALKAN’’ KAVRAMININ DÖNEMSEL DEĞİŞİKLİĞİ
19.yüzyılın ilk çeyreği ve 20.yüzyılın ilk çeyreği siyasal ve ekonomik ayrışmalarından dolayı birbirini ayıran hasım devletler oluşturduğu parçalı birbirine düşman bir bölge anlamına gelmiştir. 19.yüzyılda coğrafi durumun çerçevesi ‘’parçalanma’’ olarak bir kalıba koyulmuş, Almanca da I.Dünya savaşının hemen öncesinde, İngilizce de 1915-1920 zamanlarında ve Fransızca da I.Dünya savaşı sonrası yıllarında rastlanır. Bu kavramsal dramlardan kaynaklı günümüzdeki Balkan bölgesinin siyasi istikrarsızlaştırmanın sebebi diğer yüzyıllardaki bakış açısından kaynaklıdır.
Geçtiğimiz yüzyıllar açısından değerlendirdiğimizde Coğrafi bölgelerin de bir siyasi hesaplaşmanın olduğunu görürüz. ‘’Orta Doğu’’ dediğimizde başlangıcı ve sonu nerede olduğunu bilemediğimiz gibi Balkan bölgesinde böyle kara lekenin içinde yer alacaktır. Avrupa’nın siyasi haritası değişirken birilerinin planları ile bölgeler arası bir değerlendirmeler olmuştur.
1912-1913 Balkan savaşları sonucunda kavram sistemi tek düzen haline gelecektir. Almanca da ‘’Balkanisierung’’ olarak giren ve anlamına baktığımızda ‘’Büyük siyasal ve ekonomik birimlerinin parçalanması’’ olarak tanımlanan kavram, tarihsel bağlamı içinde alındığı büyük devletlerinin rekabeti sonucunda birbirleriyle savaşan balkan ulusların durumları ve Osmanlı devletinin ardında bölgeye hüküm süren anarşiyi getirdiği ifade etmekteydi. Anlaşılacağı üzere Osmanlı devleti anarşi getirdiği söylese de Avrupa tarihçileri, Anarşi kısmına bakarsak bir eleştirel düşünme yolunda ilerlemek daha iyi olacağını düşünüyorum. Büyük devletler küçük devletçikler oluşturmayı severler. İngiltere Dünya Tarihine girdiği günden beri siyasi planı Parçala-Böl-Yönet anlayışı ile yaklaşıldığı için Balkan bölgesinin kaderini kendileri çizmiş ve olumsuz sonuçlar doğurmuşlardır.
Fransız Ansiklopedisinde bakıldığında ‘’BütükLarouse’un’’ aşağı yukarı aynı zamanlarda yayınlanan baskısında ise balkan bölgesi konusunda ‘’aynı idari ve siyasal yapı içinde yer alan coğrafi bir bütünlüğünün parçalanma süreci’’ olarak tanımlanan bu ifadeler Alman bakış açısındaki gibi dış dinamik değil, ulusçuluktur.
Balkan Tarihi, konusunda önemli araştırmaları olan tarihçi Maria Todorova’nın açıklaması ise önemlidir. Maria Todorova ‘’büyük ve yaşanabilir ve siyasal birimlerinin parçalanması’’ olarak tanımladığı ‘’Balkanlaşma’’ aynı zamanda ‘’kabilecilik’’, ‘’ilkellik’’, ve ‘’Barbarlığa dönüş’’ gibi imaları da bulunmaktadır. Bu durumun önemli sebebi ise doksanlı yıllarda Balkanlardaki Bosna savaşındaki dramlardan ötürü ayrışmanın bir sonucu olarak bu kelimeleri kullanmıştır. Lekoviç, bu süreçte dış dinamiklerin etkisi olduğunu dikkat çekerken doksanlı yıllardaki Balkanlaşma dalgası bölgeye yönelik ‘’iyi niyetli’’ dış müdahale için gerekçe teşkil ettiğini öne sürmektedir.
Balkan Tarihi, özellikle 19.yüzyılın son çeyreğine baktığımızda sıkıntılar süreçlerin getirdiği ciddi bir bölünme ile diğer yüzyıllarda olumsuz anılmıştır fakat bazı balkan devletleri bu kötü kavramları kabul etmemek için siyasi süreçlere girmiştir. ‘’Balkan’’ sözcüğü özellikle 20.yüzyılda ‘’Hayalet’’, ‘’Barut Fıçısı’’, ‘’trajedi’’, ‘’dehşet’’, ‘’kriz’’, ‘’Kaynayan Kazan’’, ‘’bozgun’’, ‘’hacalet’’, ‘’felaket’’ gibi sözcükler ile bölgenin adı iyice kötüye kullanılmaya başlanmıştır. Bunun sebebi yakın zamanlardaki doksanlı yıllarda Bosna savaşının trajedisinden kaynaklıdır.
‘’Balkan’’ Kavramının Siyaseten Doğru Bir Atılım
Tarihsel gerçekliğin dışında kalan bu algı sistemi güçlü bir şekilde sembolik bir yapılandırmaya gidilmiştir. Bu durum sonucunda ‘’Balkanlar’’, kaçılması gereken bir alana kaçınılması gereken bir kavrama dönüşmüş, onun yerine ‘’siyaseten doğru’’(politically correct) bir alternatif olarak ‘’Güneydoğu Avrupa’’ tercih edilmiştir. Bu da tabii ki de tartışmalı bir konu olup Avrupalı devletler balkanları ‘’Avrupa devleti’’ olarak görmek istemiyorlardı. Burada da ciddi bir siyasi yapılandırma da görmekteyiz. Güneydoğu Avrupa kavramı ise Avrupa Birliğinin öne sürdüğü bir tercih idi. Tahmin edileceği üzere genişlemek için yapılan bir stratejiden başka bir şey değildir. Nüfuzunu artırmak için bazı devletlere Güneydoğu Avrupa denildi bazı devletlere balkan devleti denildi. ‘’Barış Projesi’’ adı altında Avrupa birliği ekonomik yapılandırmalar yaparak bölgeyi elinden tutmak istediği bariz açıktır. Küresel devletlerin de burada etkisi altına alırsak ikinci dünya savaşı sonrası siyasi ve askeriden kaynaklı Balkan ülkelerini kendilerine çekmek için Sovyet Rusya’dan önce davranıp NATO ve Avrupa birliği oluşumuna sokmak istenildi. Burada ince çizgi vardır ki Kim Güneydoğu Avrupa devleti sayılacak? Kim Balkan devleti olarak sayılacaktı?
Herkesin de bildiği üzere Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan, Arnavutluk, Hırvatistan, Macaristan, Romanya ülkeleri Nato ve Avrupa Birliğindedir. Fakat diğer ülkelere bakıldığında özellikle Bosna-Hersek ve Kosova ülkeleri neden olmadığı da hem dinsel hem de siyasi açıdan gidilmemesi gereken anlamına gelen ‘’Balkan’’ kavramına girmişlerdir. Bu yüzden sentezimde anlaşılacağı üzere Bosna-Hersek ve Kosova bir Avrupa ülkesi değil bir Balkan devletidir. Bu da tabii ki de Sırbistan’ın yapmış olduğu doksanlı yıllarda soykırım politikasıdır. Şevket Süreyya Aydemir’in de dediği gibi Balkanlar bölgesi için I.Dünya savaşı öncesi Avrupa’nın barut fıçısı olarak görmesi çok doğaldır. Balkanlar her zaman karışıktı hâlâ da karışıktır. Geçmiş tarihimizde de bakıldığında tam olarak Balkanlara bakıldığında Osmanlı devletinin 600 yıllık hakimiyeti olsa bile ciddi karışıklık orada olmuştur, bu karışıklık bu ateş hiçbir zaman sönmemiştir ki 27 Aralık 2022 tarihinde Sırbistan’ın Kosova silahlanması da bir tesadüf değildir. Büyük devletler Balkanları ele almak için diplomatik bir savaşta, diğer taraftan da dünya artık eskisi gibi Batı ve Doğu olarak bölündüğü için Rusya’nın da Sırbistan’a Ortodoks kardeşliği ile bölgede karışıklık çıkarması aşikârdır.
İlginizi Çekebilir: Tarih Bilimi Özellikleri Nelerdir?
İçerik hizmetlerimiz için iletişime geç!. Gençliğin gücüyle firmalara değer katma arzusuyla..