Gençlere değer katacak içeriklere Google Haberler'den abone olmak ister misiniz?.Google Haberlere Abone Ol. Gençliğe değer katma arzusuyla..
MÖ 3. yüzyılda Mısır’ın Büyük İskender tarafından kurulan İskenderiye şehrinde yer alan İskenderiye Kütüphanesi dönemin bilim merkezi haline gelmiştir. İskenderiye Kütüphanesi içinde bulunan felsefe, tıp, mekanik, astronomi, fizyoloji, edebiyat, botanik gibi bölümleriyle ve Arşimet, Öklid, Herofilos, Eratosthenes gibi birçok önemli bilim insanıyla tarihe adeta damga vurmuştur. Geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıkarak bu önemli yapıyı ve hikayesini yakından tanıyalım.
İskenderiye Kütüphanesi’nin Kuruluşu ve İşleyişi
İskenderiye Kütüphanesi’nin bulunduğu İskenderiye şehri İbn Battuta’nın eserinde bahsettiğine göre son derece gösterişli konaklara ve binalara ve Mısır’ın en büyük 2. limanına sahiptir.
Büyük İskender tarafından küçük ölçekteki yerleşkelerin bir araya getirilmesiyle kurulmuştur ve coğrafi konumunun da getirdiği avantajla kısa sürede büyümüştür. Nüfusunu ise yerli halktan daha çok Yahudiler, Filistinliler, Suriyeliler ve Yunanlılar oluşturmaktadır. Aristotales’in öğrencisi olan Büyük İskender, yönettiği Yunan halkıyla fethettiği topraklarda bulunan milletleri kaynaştırıp onları tek bir çatı altında birleştirmeyi istiyordu. Hatta ölmeden önce İskenderiye’de bir kütüphane kurulması için vasiyet ettiği söyleniyordu. Bu bölgenin yeni bir şehir kurmak ve zenginleşmek için çok elverişli olduğuna inanıyordu.
Büyük İskender kültür kaynaşmasına ve bilime büyük önem veriyordu. Hatta bilim insanlarını uzak ülkelere araştırma yapmaları için yolluyordu.
Antik Çağ’da oluşturulmuş en meşhur kütüphane olsa da ilk kütüphane elbette İskenderiye değildi. Bilime özel ilgisi bulunan Polycrates, Platon, Aristo, Euclides gibi pek çok insan kendi kütüphanesini oluşturmuştu. Özel kütüphanelerin dışında Serapeion, Bergama gibi pek çok halk kütüphanesi de bulunmaktaydı.
Büyük İskender’in ölümünden sonra Mısır toprakları yine İskender’in ordusunda savaşan Lagus’un oğlu Ptolemaios Sotres tarafından yönetilir. Ptolemaios, toprak fethetmekten daha çok yönettiği halkın sevgisini kazanmayı hedeflemiştir ve meşhur İskenderiye Kütüphanesi’ni inşa ettirmiştir. Yani bir ölçüde Büyük İskender’ in Helenizm politikasını uygulamaya devam etmiştir. Ptolemaios, yine halkın sevgisini kazanmak amacıyla Mısır geleneklerine bağlı kalmış ve “Firavun” unvanını kabul etmiştir. Hatta bununla da kalmayıp geleneklere uygun olarak kendi kız kardeşiyle evlilik yapmıştır.
İskenderiye Kütüphanesi, her ne kadar saraya bağlı kalsa ve krallık için araştırmalar yapmış olsa da çok büyük bir bilim ve düşünce merkezi haline gelmiştir. Sayısı net bilinmese de 500.000-900.000 civarında el yazması olduğu düşünülüyor. Her bir eser papirüs kağıtlara yazılarak özenle saklanıyordu. Kütüphane binası işleyiş olarak da son derece düzenli bir yapıya sahipti. Yazma ve temizlik işlemleri için görevliler bulunuyordu. Hatta Mısır’ a giren her yazılı eserin bu kütüphaneye getirilmesi gibi bir zorunluluk vardı. Kütüphane müdürü her kitabı almak ve kopyasını çıkarttırarak bu eserleri kütüphaneye kazandırmak zorundaydı.
Kütüphane’nin ayrıca yayınevi görevi de gördüğü düşünülüyordu. Burada sadece yeni eserler yazmakla kalmayıp bazen para ödeyerek farklı yerlerden el yazmaları toplanarak rulo haline getirilip burada saklanıyordu. Önemli bilgilerin kaybolmaması için kopyaları çıkarılıp yedekleniyordu. Kısacası bilime çok fazla değer veriliyordu ve gelişmesi için büyük çaba sarf ediliyordu.
Öyle bir yer düşünelim ki bir tarafta Herofilos kadavra incelemesi yapıyor, bir tarafta Arkhimedes pi sayısını bularak daireyle hesaplamalar yapıyor. Başka bir yanda botanikle ilgili dünyanın dört bir yanından bitkiler getirilerek incelemeler yapılıyor ve diğer yanda da astronomiyle ilgili önemli araştırmalar yapan ve Dünya’nın çevresini gerçeğe uygun olarak hesaplayan coğrafya bilimine de damga vurmuş o isim: Eratosthenes var. Gerçekten şimdilerde bile felsefe, edebiyat, botanik ve bilimin iç içe olduğu böylesi bir oluşumu hayal etmek zor geliyor.
İskenderiye Kütüphanesi’nin Yakılışı ve Son Durum
Dünya’nın en büyük arşivi konumuna gelmiş ve bilimde çığır açmış yeryüzünün kitap cenneti olarak nitelendirilen bu yapı ne yazık ki acı bir şekilde yakılıp yıkılmış ve bizleri “Acaba yok edilmeseydi şimdi nasıl bir dünyada yaşıyor olurduk?” sorusuyla baş başa bırakmıştır.
Kütüphane’nin tam olarak ne sebeple veya kimler tarafından yakıldığı bilinmemektedir. Jul Sezar’ın, Arapların ya da Hristiyanların yaktığına dair farklı söylentiler mevcuttur.
Büyük yıkımdan sonra sınırlı sayıda eser kurtarılabilmiş ve nesilden nesle aktarılmaya çalışılmıştır.
Yeni İskenderiye Kütüphanesi’nin yapılması için tahmini olarak aynı coğrafi konumda 1989 yılında karar alınarak 1995 yılında uygulamaya geçirilmiş ve 2002 yılında ziyarete açılmıştır. Her ne kadar Mısır’ın gelenekleri ve eski yapısı yeni kütüphaneye yansıtılmış olsa da elbette eskisinin yerini tutması ve o değerli bilgilerin geri getirilmesi mümkün değildir.
İskenderiye’nin Kadın Simgesi: Hypatia
Yunan filozof, matematikçi ve astronom olan Hypatia İskenderiye Kütüphanesi’nde hem araştırmalar hem de öğretmenlik yapmıştır. Anlatılanlara göre çok güzel bir kadın olduğu ve birçok kişinin onunla evlenmek istediği fakat onun böyle bir düşüncesinin olmadığı bilinmektedir. Cyril, Hypatia’yı halka karşı dinsiz ve kötü olarak göstermiştir. Yine İskenderiye valisi ve psikoposu Cyril arasında anlaşmazlıklara sebebiyet verdiği ve politik işlere karıştığı öne sürülerek acı bir şekilde öldürülmüştür.
İskenderiye Kütüphanesi ile ilgili Filmler
- Theon’un kızı olan ve babasıyla birlikte İskenderiye’de çok önemli çalışmalar yapan Hypatia’ nın anısına 2009 yılında “Agora” adında bir film yapıldı.
- Öneri:Agora-film
- Carl Sagan-Cosmos Belgeseli(İskenderiye Kütüphanesi bölümü)
İlginizi Çekebilir: Kayıp Hekim: Şerafettin Sabuncuoğlu Kimdir?
İçerik hizmetlerimiz için iletişime geç!. Gençliğin gücüyle firmalara değer katma arzusuyla..