Gençlere değer katacak içeriklere Google Haberler'den abone olmak ister misiniz?.Google Haberlere Abone Ol. Gençliğe değer katma arzusuyla..
Fransa’nın geçmişten günümüze Dünya tarihinde önemli rol oynayan ülkelerden biri olduğu aşikar. Fransız Devrimi’nden sinemaya, mimariden turizme kadar tarihe şekil veren bir devlet. Peki bu devletin oluşumu nasıl sağlandı? Böylesine egemen bir kültür dünyada nasıl bu konuma geldi? Bunlar gibi soruların cevaplarına ulaşmak için Fransa haritasının tarihsel gelişimine bakmakta büyük yarar var. İşte geçmişten günümüze Fransa haritasının evrimi…
Galyalılar
Galyalılar denince çoğumuzun aklına Asterix ve Oburiks gelir, serüvenleri boyunca Jül Sezar komutasındaki Romalılarla savaşan karakterlerimiz kurgusal olsa da Galyalıların Roma’ya direnişi bugün de Fransız milliyetçiliğinin sembollerinden. Galyalıların milattan önce altıncı ve beşinci yüzyıllarda Orta Avrupa’da Ren ve Tuna nehirleri arasında kalan Hercynian Ormanı’ndan geldikleri biliniyor. Galyalılar, Fransa başta olmak üzere Belçika, İsviçre ve Hollanda üzerine yayılmışlardı. Ancak çoğu Galya klanının yurdu Fransa’ydı.
Galya haritasını incelediğimizde günümüz Fransa haritasına çok benzer bir profil görüyoruz. Bu dönemde Roma’ya karşı en büyük direnişi gösteren milletlerden biri Galyaydı. Galyalılar druid adı verilen şaman/din adamları tarafından yönetilmekteydi. Hiçbir zaman tek lider altında birleşmemelerine rağmen örgütlenmekte ustalaşmışlardı.
Jül Sezar’ın da şanını artırmasında hatta imparator olmasında en önemli etken meşhur Galya seferiydi. Sezar, M.Ö 58’de başlattığı seferi M.Ö 51’de bütün Galya’yı fethederek bitirmiş, Roma’nın en büyük hedeflerinden birine çok kısa sürede ulaşmış ve gücünü pekiştirmiştir. Roma’nın çöküşüne kadar Galyalılar, Latin kültürle kaynaşmış ve toplumca asimile olmuşlardır.
Kavimler Göçü Esnasında Fransa Haritası
Kavimler Göçü günümüz Avrupa ülkelerinin temelinin atılmasıdır diyebiliriz. Milattan sonra 350lilerde başlayan bu süreç Batı Roma’nın çöküşüne de neden olarak Fransa haritasının yeniden şekillenmesine yol açtı. Çeşitli barbar kavimler Roma topraklarını istila ederken bir Cermen kavmi olan Franklar da Kuzey Galya’yı Romalılardan almayı başardı. I.Clovis 481 yılında diğer Frank lordlarına egemenliğini kabul ettirip dağınık klanları tek krallık çatısı altında topladı. Eşinden etkilenip Hristiyanlığa geçen I.Clovis, Avrupa’da Hristiyanlığın yayılmasında çok önemli bir rol oynadı.
Çünkü o dönemde bütün barbar kavimler hatta Roma pagan dinlere inanmaktaydılar. Hristiyan olup Germenleri de karşısına alan Franklar ilk Fransız krallığı olarak nitelendirilir. Bu nedenle Birinci Clovis pek çok tarihçi tarafından ilk Fransa kralı olarak görülmektedir. Ayrıca Merovenj hanedanının kurucusudur.
Karolejenler ve Charlemagne (Şarlman) Dönemi
I.Clovis’ten sonra ülke yönetiminde istikrar elde edemeyen Merovenj kralları Fransa’nın iyice feodal bir yapıya kapılmasına neden oldular. Bu esnada İslam’ın yükselişi ile Emeviler, Kuzey Afrika’dan Vandalları atarak buralarda yönetimi ele geçirdi. Arapların ilerleyişini İspanya’daki Vizigotlar da durduramadı. Pireneleri aşan Arapların ilerleyişi Akitanya bölgesinde de devam etti. Bu dönemde Fransa haritası işgaller ve itaatsiz derebeyleri nedeniyle iyice parçalandı. O dönemde kral nazırı olan Charles Martel, Poitiers’de (Puvatya) Emevileri bozguna uğrattı.
Martel’in oğlu Kısa Pepin de kral nazırı iken 751 yılında III.Childéric’i tahttan indirip kral kendini kral ilan etti. Böylece Karolenj hanedanı başa geçti. Lombardlara karşı Papa’ya yardıma giden Pepin onları yenilgiye uğratarak Papa Devleti’nin temelinin atılmasında rol oynadı. Pepin sonrasında Akitanya’yı ele geçirerek ülke topraklarını genişletti. Frank Krallığı yeniden günümüz Fransa haritasına benzer bir şekil aldı.
Kısa Pepin’in ölümüyle krallık Charlemagne ve kardeşi Carloman arasında bölündü. Ancak Carloman’ın erken ölümü nedeniyle Charlemagne tek başına kral oldu. Saksonya ve Lombardiya’yı ele geçiren Charlemagne krallığı İtalya ve Almanya’ya kadar genişleterek dönemin papası tarafından Kutsal Roma imparatoru ilan edildi. Aynı zamanda da kâfirleri ölüm cezasına çarptıran Charlemagne Hristiyanlığın Avrupa’da yayılmasına katkıda bulundu. Endülüs Araplarını Pirenelerden güneye iterek orada bir tampon bölge oluşturdu. Ölümünün ardından topraklar oğulları tarafından üçe bölüştürüldü. Günümüz Fransa’sının öncülü bunlardan Batı Frank Krallığı’dır. Batı Frankların ilk kralı Charlemagne’ın torunu Dazlak Karl olmuştur.
Yüksek Orta Çağ’da Fransa Haritası
İlk milenyuma yaklaşılırken Frank Krallığı’nda önemli bir değişiklik yaşandı. 987 yılında çocuksuz ölen ve kral soyundan gelen son kişi olan kral V.Louis yaşamını yitirdi. Ülkenin ileri gelen soyluları ve piskoposları Hugh Capet’i kral olmaya uygun gördüler. Capetler Fransa’yı yöneten üçüncü hanedan oldular. Soylarını taşıyacak kimse kalmayıp yönetimi Valois Hanedanı devralana kadar Capetler 400 yıl boyunca Frankları yönetip özellikle Philippe-August döneminde Fransa haritasını büyütüp sınırlarını genişlettiler.
Eski Rejim ve Mutlak Mutlak Monarşiye Yolculuk
İktidarı devralan Valois hanedanı ülkeyi 1589’a kadar yönetti. Capet’lerin bir alt kolu olan Bourbonlar 1555’te Navarra’da kontrolü sağlamışlardı. 1589 yılında Salique kanunu ile Bourbon soyundan olan IV. Henri Fransa’nın kralı oldu. Louis XIV döneminde Bourbonlar, Fransa’da iyice mutlak güce kavuştular. Tüm ülke içinde feodaliteyi ve serfliği olağanüstü bir biçimde zayıflatan Louis XIV, Burgundiya’nın düşüşüyle Fransa haritasının sınırlarını kuzeyde ve doğuda oldukça genişletti. Strasburg’a kadar büyüyen Fransa günümüz sınırlarına neredeyse ulaştı ve en şaşaalı dönemini yaşadı. Onun oğlu Louis XV da doğuda toprak ele geçirmeyi başardı ayrıca Korsika’yı Fransa’ya kattı. Nitekim, son kral Louis XVI aynı şekilde istikrar sağlayamadı. Aydınlanma düşünürlerinin ve ekonomik krizlerin etkisiyle Fransız Devrimi patlak verdi. 16. Louis 1793’te vatana ihanet nedeniyle giyotine yollanıp idam edilmiştir.
Birinci Cumhuriyet ve Napolyon İmparatorluğu
Devrimin ilk yıllarında devam eden krallık süreci 1792’de Prusya ve Avusturya’nın saldırısına uğrayarak son darbeyi yedi. Almanlarla işbirliği yaptığı öğrenilen kral böylelikle idam edildi. Buna rağmen Fransa haritası askeri ve politik zaferlerle büyümeye devam etti. 1792’de Savoy’u, 1793’te Nice’i, 1797’de ise Belçika’nın tamamını, Hollanda’nın güneyinde bazı toprakları elde ettiler. Hatta Fransa haritası Köln’e kadar genişledi. Yine de iç politikada işler yolunda gitmiyordu.
Terör (Korku) Dönemi denilen 1792’den 1795’e kadar sürecin nihayetinde Robespierre kardeşler giyotine gönderildi.
Fransızlar kralın ardından bu dönem sonunda da asla bir kişiye bu kadar güç ve sorumluluk verilmemesi gerektiğinde hemfikirdi. Ta ki Napolyon ortaya çıkana dek… 1793’te Toulon Kuşatması’nda kendini kanıtlayan Napolyon topçuların başına getirilerek Fransız Devrim Savaşları’nın İtalya cephesine atandı. Burada Avusturya, Prusya, İngiltere ve Sardinya-Piemonte krallıklarının ordularıyla çarpışan Napolyon, Kuzey İtalya’da önemli zaferler elde etti. İki haftada Alpleri aşan Napolyon, Sardinya-Piyemonte Krallığı’nı Cherasco Ateşkesi ile savaş dışı bıraktı
1796’da Milano’ya girdikten bir yıl sonra Avusturya’nın İtalya’daki tüm askeri varlığını def edip Viyana’ya ilerlemeye başladı. Avusturya’yla barış görüşmeleri yapılırken Venedik’de ele geçirildi. 17 Ekim 1797’de Avusturya ve Fransa barış imzaladı. Napolyon sadece bu seferde 18 meydan savaşı kazanmıştır.
İtalya’dan dönen Napolyon’a direktuar yönetimi Büyük Britanya’nın işgali için görev teklif etmiştir ancak Napolyon denizlerde yeterli gücün elde edilmediğini düşünmekte bu yüzden de İngilizlerin ticaret yollarını ele geçirip yavaşça zayıflatma stratejisini uygulamak ister. Nitekim dışişleri bakanını ikna eder ve Mısır Seferi hazırlıkları başlar. 1798’de Akdeniz’de İngiliz devriyeleri batırılarak önce Malta sonra da İskenderiye ele geçirilir. Bir ay içinde Kahire’ye zaferle giren Napolyon bölgede iktidarını meşrulaştırmak için ulema ile anlaşır ve onlarla ülkedeki yargıyı yönetir. Bir süre sonra sömürüye dayanamayan yerel halk El-Ezher camiinde toplanıp isyan başlatır. Napolyon’un bu isyanı kanlı bir biçimde bastırması ülkede iyice tepkiye neden olur. Amiral Nelson önce Fransız donanmasını Nil Muharebesi’nde imha etti.
Sonrasında ülkede mahsur kalan Napolyon, İndus nehrine kadar ilerlemek istedi ancak Akka’da Cezzar Ahmet Paşa önderliğindeki Osmanlı ordusuna karşı ağır bir yenilgi aldı. Bunun ardından Mısır’a geri döndü. Bu esnada Fransa’nın koalisyon güçlerine yenildiğini haber aldı ve ordusunu bırakıp apar topar Fransa’ya döndü. Paris’e dönünce 1799’da darbeye katıldı. Bu darbe direktuarlar yönetimini kaldırıp yerine konsüllük sistemini getirdi. Napolyon ise birinci yani en güçlü konsül olmuştu. Elindeki geniş yetkiyle ülkede önemli reformlar yapan Napolyon savaş devam eden İtalya’ya döndü ve 1802’de İtalya Cumhuriyeti’ni kurdu ve devlet başkanı oldu. Aynı yıl Amiens Barışı ile Fransız Devrim Savaşları da sona erdi. Böylelikle Fransa haritası bir kez daha güncellenmiş oldu.
Lakin 1803 yılında İngilizler tekrardan Fransızlara savaş açtı. 1804’te de Napolyon Bonapart kendisini imparator ilan etti.
Rusya’daki mağlubiyet ve kayıplar ülkede iç karışıklıklara ve ekonomik krize yol açtı. Halkın desteğini iyice kaybeden Napolyon 1813’te Leipzig Muharebesi’ni de kaybedince iktidarını yitirmek üzere kaldı. 1814’te düşman orduları Paris’i kuşattı ve Napolyon, Elba Adası’na sürgüne gönderildi. Adadan kaçıp Paris’e döndü ve halk desteğiyle tahtını geri aldı ve kısa süre içinde Belçika toprakları üzerine bir sefer planladı. Ama işler onun için yolunda gitmedi. Waterloo’da ağır yenilgiye uğrayan Napolyon Amerika’ya kaçmaya çalışırken İngilizlere teslim oldu. İngilizler onu Atlantik üzerinde bir ada olan Saint Helena’ya bıraktı. 1821’de burada mide kanserinden dolayı hayatını kaybetti. Fransa haritası Napolyon döneminde en hareketli dönemini yaşadı.
Restorasyon ve İkinci Cumhuriyet
Bu dönem Napolyon sonrası monarşinin Bourbonlar tarafından restore edilmesi nedeniyle Restorasyon dönemi olarak adlandırılmıştır. Restorasyon dönemi Napolyon’un sürgünden döndüğü Yüz Gün sürecinde sekteye uğrasa da Temmuz Devrimi’ne kadar devam etmiştir. Yüz Gün döneminin öncesine Birinci Restorasyon, sonrasına ise İkinci Restorasyon denmektedir. Bu dönemde ülkeyi sadece iki kral yönetmiştir: XVIII. Louis ve küçük kardeşi X. Charles. İç politikada karşıt grupların arasını dengelemeye çalışmış, Dış politikada ise savaş borçları ödenmeye
çalışılmıştır. Bunun sonucunda işgalciler çekilmiş ve Fransa uluslararası konumda itibarı düzelmiştir. 1830 yılında Temmuz Devrimi ile sonlanan bu dönem aynı yılda Cezayir işgali ile Fransa haritasını yeniden genişletmiştir. Temmuz Devrimi X. Charles’ın devrilip Louis-Philippe’in tahta oturmasıyla başlayıp 1848’e kadar sürmüştür. Cumhuriyetçi muhalefet ve işçi ayaklanmalarına direnemeyen bu monarşi 1848’de yerini İkinci Cumhuriyet dönemine bırakmıştır. Geçici hükümetlerden sonra aynı yıl cumhurbaşkanı III. Napolyon seçilmiştir. Ancak 1852’de III. Napolyon’da kendini kral ilan eder. İç karışıklıklar ve dış borçlarla uğraşılarak geçen bu süreçte Fransa haritasında göze batan değişiklikler görülmemiştir.
İkinci İmparatorluk ve III. Napolyon
Bu dönem 1852 ile 1870 arasındaki
III. Napolyon dönemini kapsar. Üçüncü Cumhuriyet’in ilanı ile sona ermiştir. III. Napolyon Fransa tarihinin son kralı olmuştur. III. Napolyon iç siyasette yaptığı şehirleşme hareketleriyle ön plandadır. Dış politikasında ise amcası Napolyon’u taklit ederek yayılmacı bir politika gütmeye çalışır. Krallığı döneminde Fransa haritasına İtalya’dan Nice ve Savoy gibi bölgeleri eklemiştir. Güneydoğu Asya ve Kuzey Afrika’da da oldukça saldırgan politikalar izleyerek Fransa’yı yeniden bir koloni gücü haline getirmiştir. Meksika’yı uydu devlet yapmayı denese de başarısız olmuştur bunun üzerine Fransa-Prusya Savaşları’nda müttefik bulamamış ve Sedan Muharebesi’nde Almanlar tarafından esir alınmıştır. Bunun ardından 1870’te cumhuriyetçi politikacılar tarafından tahtından edilmiştir. Sonuç olarak Fransa’da Üçüncü Cumhuriyet’in başlangıcına da neden olmuştur.
Üçüncü Cumhuriyet Rejiminde Fransa
Fransa’da 1870’ten 1940’a kadar süren cumhuriyet rejimidir. Bu dönemde Fransa birçok koloni yönetimi kurdu: Fransız Çinhindi, Fransız Madagaskarı, Fransız Polinezyası ve Kuzey ve Batı Afrika’da geniş topraklar üzerinde kurulan protektoralar..
Bu dönemde Fransa haritası Avrupa anakarası üzerinde değişikliğe uğramamıştır. Üçüncü Cumhuriyet rejimi Alman tehdidine karşı Birleşik Krallık ve Rusya ile üçlü bir ittifakın kurulması için çabalamıştır.
Dünya Savaşlarında Fransa: Zaferle Gelen Kıyamet
Üçüncü Cumhuriyet rejiminin ittifak çabaları meyvesini vermiş, İtilaf Devletleri Almanya önderliğindeki İttifakı mağlup etmeyi başarmıştır. Bunun sonucunda Fransa haritasına Almanya’dan Alsas-Loren bölgesi ve Afrika kolonileri, Osmanlı’dan da Suriye, Lübnan ve Hatay eklenmiştir.
Fransa, Birinci Dünya Savaşı’nda kazanan taraf olsa da dünyayı saran büyük buhrandan kaçamamıştır. Versay Antlaşması sonucu eli ayağı bağlanan Almanya ırkçı ve totaliter Nazi rejiminin yönetimine girmiştir. Hitler’in agresif, yayılmacı ve militarist politikası nedeniyle Fransa’yı yeniden bir savaş beklemektedir.
Almanların 1 Eylül 1939 yılında Polonya’ya savaş ilanının ardından iki gün sonra Birleşik Krallık ve Fransa’da Almanya’ya savaş açar. Fransızlar Alsas-Loren gerilimi nedeniyle inşa ettikleri Majino Hattına güvenmektedir. Ancak Almanların hızlı şekilde Hollanda ve Belçika’yı işgal etmesinden sonra kuzey sınırında da tampon bölge oluşturmuşlardır.
Majino Hattı, Fransa-Lüksemburg sınırında keskin bir dönüş yapmakta, Lüksemburg sınırı boyunca devam etmekte ve Lüksemburg, Belçika ve Fransa sınırlarının birleşim noktasında sona
ermektedir. Hemen üstünde, Belçika sınırları içinde engebeli ve ormanlık bir arazi olan Arden Ormanları yer alır. Bu bölge askeri çevrelerde piyade birliklerinin ilerlemesi için bile hiç de uygun olmayan bir arazi olarak kabul edilir, dolayısıyla kimse buradan bir saldırı beklememektedir.
Hollandaya 10 Mayıs 1940 sabahında başlayan alman askerlerinin saldırıları 12 Mayıs 1940 günü teslim olmasıyla birlikte zaferle sonuçlanmıştır.
Fransız cephesinde tam bir bozgun yaşanmaktadır. Ardı arkası kesilmeyen hava saldırıları öncelikle topçu bataryalarını hedef alırken, saatte 50 km. hızla ilerleyen çok sayıdaki panzerin karşısında direnmek olanaksızdır. Böylece canını kurtarmak için panik hâlinde kaçışan askerler, aynı durumdaki sivillerle birlikte ulaşım hatlarını tıkarlar. Alman ordusu, 21 Mayıs 1940’ta kuzeye dönerek müttefik birliklerinin deniz bağlantısını kesmeye çalışır. Boulogne ve Pas-de-Calais birbiri ardına düşer.
27 Mayıs 1940 günü, Belçika cephesi çöker. Böylece Müttefiklerin bir kanadı çökmüştür. 2 Haziran 1940 gecesi İngilizler kıtadan ayrılır. Fransa’nın kuzeyinde direnmeye devam eden Fransız orduları da 4 Haziran 1940 günü teslim olur.
Fransa Seferi’nin birinci ayağının sonudur bu. Fransa’ya intikal eden İngiliz ordusu, Belçika ve Hollanda orduları ve 3 Fransız ordusu saf dışı bırakılmıştır. Almanya’nın insan kayıpları ise 10 bin ölü ve 50 bin yaralı ya da kayıptır. Fransa Seferi’nin ikinci ayağı 5 Haziran 1940’ta Almanların Manş tarafından güneye doğru yaptıkları saldırıyla başlar. Esasen üç ana kol üzerinden saldırmayı planlamışlardı: Fransa’nın batı topraklarından, Paris’in hemen doğusundan ve Majino Hattının gerisinden İsviçre sınırına. Doğal olarak her ana saldırı kolu da başlangıçta güneye doğru akacaktı. Ancak, Paris’in kuzeyindeki sert Fransız direnişi Almanların işlerini biraz güçleştiriyordu. Fransızlar zaman zaman zırhlı birlikleriyle karşı taarruzlara girişirlerse de pek başarılı olamazlar. General Weygand’ın tüm çabalarına karşın Fransızların cepheye sürebildikleri güçler, Alman kuvvetlerinden sayıca çok azdır.
Almanlar, ilk iki gün ciddi bir Fransız direnişiyle karşılaşırlar. Ancak 7 Haziran 1940 günü Fransız savunması çöker. Almanlar, 9 Haziran’da Seine Nehrini de ciddi bir direnişle karşılaşmadan geçerler.
Almanlar 14 Haziran 1940’ta Paris’e girdiler. Paris, hasar görmemesi için Fransız askerleri tarafından direniş gösterilmeden boşaltılmıştır.
Fransızlar 22 Haziran’da Almanya’nın koşullarını kabul ederek teslim olurlar ve ateşkes 25 Haziran günü yürürlüğe girer. Teslim şartlarına göre kuzey Fransa ve Manş Denizi kıyılarını oluşturan topraklar Almanya’ya bırakılacak, geri kalan güney toprakları işgal edilmeyecektir. Bu Fransa topraklarının yaklaşık olarak yüzde altmışıdır. Silahlı kuvvetler dağıtılacak ve silahları Almanlara teslim edilecekti.
Fransa ile Almanya arasında 22 Haziran 1940’ta imzalanan ateşkes antlaşmasıyla Fransa iki bölgeye ayrılır. Kuzey Fransa Almanya’ya bağlanır, Güney’de ise Vichy Hükümeti yönetimi devralır. Bu dönemde Fransa haritası çok değişikliğe maruz kalmamıştır çünkü ülke öngörülemez şekilde hızlı teslim olur. Böylelikle Fransa doğrudan güneye sıkıştırılmıştır.
Özgür Fransa yönetimi ise 23 Haziran 1940 tarihinde Fransa ile Almanya arasında imzalanan ateşkes antlaşmasının ardından İngilizlerin yardımıyla Londra’da kurulmuştur. Bu yönetimin lideri ise General Charles de Gaulle’dur.
General Charles de Gaulle 18 Temmuz günü BBC’den Fransa halkına, Fransa’nın yenilmediğini, birlik olarak Almanları Fransa’dan atmak için mücadele edeceğini belirtti. Britanyalı ve Amerikalı askerlerin Vichy hükümetine bağlı Cezayir ve Fas’ı işgal etmesinden sonra harekatın merkezi Meşale Harekatı’nın başarılı olmasıyla birlikte Londra’dan Cezayir’e taşınmıştır.
Charles de Gaulle Vichy hükümetine karşı uzlaşmaz bir tutum içerisindeydi. Normandiya Çıkarması’ndan sonra müttefik güçler Fransa’yı kısa sürede geri aldı ve Vichy hükümetini yıktı. Derhal Fransa’da cumhuriyet rejimi yeniden kuruldu başkanlığa da Charles de Gaulle seçildi ve Paris halkı onu büyük bir sevinçle karşıladı.
Dekolonizasyon ve Günümüz: Dördüncü Cumhuriyet ve Beşinci Cumhuriyet
Fransa, Nazi istilasından kurtulduğunda De Gaulle önderliğinde Dördüncü Cumhuriyet dönemi başlamıştır. Parlamenter düzen yeniden tesis edilir ve yeni bir anayasa kabul edilir. Savaş sonrası başkan seçilen De Gaulle, anayasa tartışmalarında muhalefete sözünü geçiremedi ve istediği anayasayı kabul ettiremedi. Bunun üzerine istifa ederek 1958’e kadar ülkeyi yönetecek olan sağcı ve solcu parti koalisyonlarına bıraktı.
1958’de Cezayir’de başlayan bağımsızlık hareketi ülkeyi neredeyse iç savaşa sürükleyecekti. Ayrıca Çinhindi’ni de kaybeden Fransa haritası büyük iç karışıklıklara sahne oluyordu. Ordu, Cezayir’de yönetime el koydu ve De Gaulle’ün başkanlığa getirilmemesi halinde paraşütçülerle Paris’e inme tehdidinde bulundu. Dönemin başkanı René Coty, De Gaulle’u başbakan olması için göreve çağırdı.
De Gaulle siyasete dönmek için altı ay süreliğine geniş yetkiler istedi ve yeni bir anayasanın hazırlanıp referanduma gidilmesini şart koştu. Bu anayasa yine 1958 yılında %79 oyla kabul edildi. Kolonilere ise yeni anayasayı kabul etmek ya da bağımsız olma seçenekleri sunuldu. Anayasayı kabul etmeyen tek ülke olan Gine bu dönemde bağımsız olarak Fransa haritasından ayrıldı. Bu anayasa Beşinci Fransa Cumhuriyeti’nin ilanı olarak kabul edilir.
Günümüzde halen uygulanan yarı-başkanlık sistemi bu şekilde başlamıştır. Savaş sonrası Fransa’da önce 1956’da Fas ve Tunus; 1958’de Gine, 1960’da Kamerun, Togo, Mali, Senegal, Madagaskar, Benin, Nijer, Burkina Faso, Çad, Orta Afrika Cumhuriyeti, Kongo Cumhuriyeti, Gabon ve Moritanya; 1962’de Cezayir; 1975’te Komorlar; son olarak da 1977’de Cibuti bağımsız olmuşlardır. Dekolonizasyon Çağı ile 1956’dan bugüne Fransa haritası birçok değişikliğe maruz kalmış ve sömürgelerinin bağımsız olmasıyla birkaç denizaşırı toprağı hariç hakimiyet alanı oldukça daralmıştır.
İlginizi Çekebilir: Paris Rehberi
İçerik hizmetlerimiz için iletişime geç!. Gençliğin gücüyle firmalara değer katma arzusuyla..