Gençlere değer katacak içeriklere Google Haberler'den abone olmak ister misiniz?.Google Haberlere Abone Ol. Gençliğe değer katma arzusuyla..
Haçlı seferleri tarihsel gelişim ve oluşum aşaması açısından dünya tarihinde önemli bir yer tutmuştur. Haçlı seferleri tanımı gereği, Hristiyan âleminin genellikle Müslüman devletler ve topraklar üzerinde hâkimiyet ve ganimet arzusunu oluşturmaktır. Haçlı seferleri, Hristiyan dünyasının başı ve lideri olan papa tarafından, başta Avrupa olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerindeki Hristiyanları tek bir sancak altında toplayıp, İslam dünyasının elinde bulunan kutsal topraklara akınlar gerçekleştirilmesi olarak tanımlanmaktadır.
Haçlı Seferleri ve Hristiyan Dünyasında Anlamı
Haçlı seferleri terminolojisi son derece tartışmalı bir konudur. 11. Yüzyıl ile 13. Yüzyıl arasında gerçekleştirilen Haçlı Seferlerine katılan insanlar ve lortlar kendilerini İsa’nın şövalyeleri olarak adlandırmıştır. Haçlı seferleri sadece İslam dünyasına karşı değil Hristiyanlığın içerisindeki Katolik inancına mensup olmayan inançlara karşı da düzenlenmiştir. Genel olarak İslam coğrafyasında bulunan kutsal görülen topraklara akınlara giden haçlılar, kendilerine bizzat papa tarafından verilen sözler ve inançlarla hareket etmekteydiler. Onlar, Kudüs’ün alınmasını, Mesihi dünyaya yakın zamanda getirecek ve onları kutsayacak özel bir güç olarak görmekteydiler. Haçlı seferleri yapısı ve anlamı gereğince bütün Hristiyanları değil öncelikle Katolikleri kapsamaktadır. Bu inançla hareket eden Haçlılar kendilerini Hristiyanlığın ve İsa’nın adının koruyuculuğunu üstlenmek gibi bir misyonda görmekteydiler.
Haçlı Seferleri ve Oluşum Süreci
Emevi Devleti’nin İber yarımadasına çıkartma yapması ve orada yerleşim kurmasıyla birlikte ilk defa Müslümanlık Avrupa’da yayılma imkânı bulmuş oldu. Bu sürecin ardından Endülüs Emeviler’i olarak adlandırılan grup Yahudi ve yerel hanedanları da bünyesine katıp, büyük bir devlet kurdular. Portekiz ve İspanya coğrafyasından Müslümanları atmak isteyen Katolik Hristiyanlar, Reconquista adıyla bir misyon oluşturmuşlardır. Reconquista tanım olarak Yeniden Fetih anlamına gelmektedir. Papa VII. Gregorius Müslümanların Doğu Roma topraklarına yaptıkları akınlar ve Kudüs’ü elinde bulundurmaları sebebiyle bütün Hristiyanları tek bir çatı altında toplama düşüncesiyle Avrupalı devletlere sık sık mektuplar yazmaktaydı. Doğu Coğrafyası Ortaçağ da ticaret, üretim, ürün çokluğu, nüfus fazlalığı ve kutsal toprakları elinde bulundurması sebebiyle Batının imrenerek baktığı bir yerdi.
Bu sebeplerin tamamının bir araya gelmesiyle Hristiyanlık bu topraklar üzerinde hak iddia etmek istemekteydi. Papa Gregorius bu düşünceyi Hristiyanların aklına ve misyonuna işlemişti. İnsanlar fakirlik ve yoklukla mücadele etmekteydi. Aç, yoksul insanlara dini bir görev yükleyen ve onları şövalye gibi kutsayan papa ve lortlar onlara cenneti vad etmişlerdir. İşte bu durumlar sonucunda Papa II. Urbanus devletlere ve Hristiyanlara bir çağrı yaparak başta Kudüs olmak üzere Doğuya ve Müslümanlara karşı Haçlı Seferlerini oluşturmuştur.
Bizans İmparatoru I. Aleksios Türkler ve Müslümanlara karşı papaya yardım çağrısında bulunmuştu, bu durumu da lehine kullanan papalık, bütün Hristiyanları ortak emre bağlı bir ordu haline getirmeyi başarmıştı. Papa bu durumları da bahane ederek Doğu Roma ve Ortadox Hristiyanları da bünyesine katmak istemekteydi. Bir diğer taraftan da Haçlı seferleri Katoliklerin diğer mezhepler üstünde bir baskı kurmasını amaç edinmekteydi.
I. Haçlı Seferi
1095 yılında II. Urbanus ve Keşiş Pierre önderliğinde toplanan konsüllerde ortaya atılan fikirler bir sonuca bağlanmış ve orduların 2 şer grup halinde Kudüs’e varması gerektiği kararlaştırılmıştır. 1. Ana grubun Konstantinopolis üzerinden bazı Bizans birlikleriyle birleşerek Anadolu üzerinden Antakya-Damescus-Trablus-Kudüs hattını izlemesi ve civardaki kaleleri ele geçirmesi kararlaştırılırken, 2. Grubun İtalya’dan Venedik’e bağlı gemilerle Kudüs’e deniz yoluyla çıkartma yapmasına karar verilmiştir. 1096 yılında Clermont Konsülünde nihai karar verilmiş ve yüzyıllar boyunca sürecek Haçlı Seferlerinin ilki başlamıştır. Propaganda yoluyla insanları toplayan papa, öncü birlik olarak adlanan ve din aşkıyla savaşacak olan köylü ve yoksulları Kudüs’e hareket ettirmiştir. Bu grubun ardından Baronlar ve Lortlar çatısı altında toplanan deneyimli şövalye ve askerler hareket etmiştir.
Haçlılar gittikleri yerlerde birçok yağma ve tedarikte bulunmuşlardır. Bu durumdan rahatsız olan I. Aleksios ve Ortadox halk bu grupları kontrol altında tutmak için belirli imtiyazlar vermişlerdir. Anadolu üzerinden geçen Haçlılar Anadolu Selçuklu Devleti’nin başkenti İznik’i kuşatma altına almışlardır. Bu kuşatmanın vahametini kavrayamayan I. Kılıçaslan ordusunu toparlayana kadar İznik düşmüş ve Anadolu Selçuklu Devleti başkentini Konya’ya çekmek zorunda kalmıştır. Yerel Türk beyleriyle ittifak haline girişen Sultan, 1097 yazında ittifak ordularıyla birlikte, Haçlıların karşısına çıkmıştır. I.Dorileon Muharebesi adı verilen savaşta Haçlılar üstün gelmiş Sultan I. Kılıçaslan ordusunu geri çekmek zorunda kalmıştır. Bu sürecin ardından savaşı göze almayan Sultan, Haçlı ordularının geçeceği güzergâhlarda atlarını ve askerlerini besleyecek kaynakları kurutma politikasına bürünmüştür.
Haçlı ordusu zaman zaman bölünerek çevredeki Hristiyan yerel beylerine destek amaçlı ordu göndermekteydi. Birçok koldan Anadolu’yu geçen ordu, Antakya önlerine gelmiştir. Taranto prensi Boemondo komutasındaki haçlı ordusu, Antakya kalesini kuşatma altına almıştır. Selçuklulara bağlı olan Antakya emiri Yağı-Sayan, haçlı ordusu Antakya önlerine gelmeden halka kale önlerine çukur ve hendek kazdırmıştır. Antakya halkının Hristiyan olan nüfusundan çekinen Sayan, Hristiyan erkekleri kalenin dışına çıkartmıştır, kadın ve çocuklarında güvenliğini güvence altına alıp kalede tutmuştur. Bu stratejiyle savunmaya çekilen Türk ordusu Haçlıların kuşatmaya başlamışıyla birlikte kaleye hapsolmuştur. Haçlılar dokuz ay boyunca bu kalenin savunmasını düşürememiştir. Şam ve civar illerden yardım amaçlı gelen Türkmen ordularını kale yakınlarında mağlup eden haçlı ordusu bundan da inanç alarak taarruzlarını arttırmıştır.
Kale burçlarında yer alan komutanların bazılarını satın alma yoluna giden Haçlı ordusu kalenin belirli yerlerini ele geçirmeyi başarmıştır. Yardımdan umudu kesen Yağı-Sayan yanına aldığı muhafızlarla şehri haçlıların insafına terk etmiştir. Kaleyi zapt eden haçlılar içerideki müslüman halkın kaynaklarda geçen sayıyla 2/3’sini kılıçtan geçirmiştir. Kalanları ise köle olarak kullanma yoluna gitmiştir. Haçlıların şehri almasının ardından, Selçuklu Musul Atabeyi Kürboğa çevre illerden topladığı askerlerle Antakya’ya yürümüştür. Şehri direk bir taarruzla değil kuşatma yoluyla almayı planlayan Hakan, askerin iaşe ve hastalıklarla boğuşmasına vesile olmuştur. Savunma tarafı olan Haçlılar ise içerdeki malların tükenmesi ve halkın açlıktan kırılmasıyla inançlarını kaybetmiş bir vaziyette kendi atlarını kesip yemek zorunda kalmışlardır. Bu zor geçen kuşatma şartlarında, Keşiş Pierre Barthelemy rüyasında Kutsal Mızrağın Antakya Şehri surlarının altında gömülü olduğunu gördüğünü iddia etmiştir. Yapılan kazılarda mızrak benzeri bir aleti bulan Haçlılar inançlarını tekrar tazelemiş ve büyük bir zafer vaadine inanmışlardır. Bunun inancıyla toplanan askerler tarihte yarma hareketi olarak bilinen huruç hareketiyle kale dışına çıkmış ve Kürboğanın zayıflayan ordusunu yok etmişlerdir.
Haçlılar bu saldırıyı da def ettikten sonra kaleyi onarmış ve yiyecek tedariklerini sağlamışlardır. Bu durum Haçlı Seferleri kavramını Avrupa için bir inanç olarak saymaktaydı. Ardından civar Arap köylerine akınlarda bulunup mal ihtiyaçlarını gidermişlerdir. Antakya’dan 1098-1099 yılında yola çıkan ordu geriden gelen birliklerle birleşerek Antakya-Kudüs hattı üzerinde bulunan bütün kale, şehir ve köyleri tahrip ederek hareket etmişlerdir. Yanlarında tarihi kayıtları da tutan bazı tarihçiler bulunan Haçlı ordusu, Kudüs’e varana kadar, Tartus, Arsus, Ramallah, Akka, Trablus gibi yerleri kuşatmış ve bazılarını bünyesine katıp Hristiyan lortların komutasına bırakmışlardır. Ele geçiremediği yerleri ise yağma ve ateşe verme gibi bir politika izlemişlerdir. Yollarına devam eden ordu Müslümanlara karşı bir kıyım politikası da izlemiştir. Maarra’nın kuşatması sırasında, Aixli Albert tarafından yazılan mektupta, Haçlıların Müslümanların etini ve köpekleri dahi yediğini söylemiştir. Kudüs önlerine gelen Haçlı Ordusu, saldırı ve taarruzlarla şehri düşürmeye çalışmıştır.
O dönemde Kudüs Fatımi Devletine bağlı El-Devle tarafından korunmaktaydı. Savunma savaşında başarılı olan Fatımi ordusu haçlıları püskürtmüştür. Venedik ve Ceneviz ordularının Akdeniz’den getirdikleri gemi ve tahta parçalarıyla kuşatmaya katılmışlardır. Kuşatma için kuleler ve mancınıklar kuran Haçlılar, Raymond Saint Gillies’in politikalarıyla Fatımileri teslim olmaya ikna etmiştir. Haçlı Seferleri Hristiyanlık içerisinde de önemli liderler çıkartmıştır. Onlardan biri de Gillies’dir. Kale komutanı ve bazı askerlerin çıkışına izin veren Haçlılar 15 Temmuz 1099 yılında Şehre girdi. Ve bu tarihten sonra şehirde bulunan Yahudi ve Müslüman halkın birçoğu kılıçtan geçirildi, ibadetler yasaklandı. Kudüs krallığı kuruldu Papalığa bağlı kurulan bu devlet Kudüs ve ele geçirilen diğer yerlerin Kudüs Krallığına bağlandığını duyurdu.
Godfrey de Bouillon ilk Kudüs Kralı seçildi. Günümüzde Suriye, Irak, Filistin ve Türkiye topraklarında yer alan bazı yerlerde Haçlı kontlukları ve krallıkları kuruldu. Hristiyanlık düzenlediği Haçlı Seferleri, olarak adlandırılacak dönemin ilk oluşumunu tamamlamış oldu. Aynı zamanda Haçlı seferleri bünyesinde düzenlenen 9 seferden de en büyük başarıyı sağlayan Haçlı Seferleri olmuştur.
I. Haçlı Seferinden Sonra Oluşturulan Seferler
Kudüs’ü almayı başaran Hristiyanlar Avrupa’da coşkuyla anılmaktaydı. Papa II. Paschalis komutasında örgütlenen halklara çağrılarda bulunulmuş ve Avrupa’daki Hristiyanların aynı güzergâhla Kudüs’e gitmeleri gerektiği düşünülmüştür. Papanın Avrupa Krallarıyla arası açık olduğundan bu çağrılara, Germen lortları ve bazı yerel kontlar kulak vermiş çoğunluğu köylü ve lortların askerleri olmak üzere 50.000 ila 200.000 arası insanın katıldığı düşünülmektedir. Bu sayılar abartılı bir tarih anlayışıyla kaleme alınsa da dönemin şartlarına göre kalabalık bir ordu olduğu düşünülmektedir. 3 kola bölünen ordu aynı güzergâhla Anadolu’ya girmiştir.
Lakin Anadolu’ya geldikten sonra farklı bir güzergâh izleyen Haçlılar Ankara yakınlarında Danışmend Ve Selçuklu ordularıyla karşılaşmış büyük bir hezimet almışlardır. Zaferinde moraliyle hareket eden Türk süvarileri diğer kolun geçeceği yollardaki suları ve tarlaları kurutmuş kalanını da zehirlemiştir. Yorgun bir halde ilerleyen 3. Kol haçlı grubuna Alman dük ve komutanı Wolf komuta etmekteydi. Akgöl ovasında bulunan su kaynaklarından yararlanmak isteyen Wolf suyun zehirli olması sebebiyle ordusunun belirli kısmını kaybetmiştir. Eziyet halinde yoluna devam eden Haçlıların, Selçuklu ve Danışmend süvarilerinin akınlarıyla neredeyse hemen hepsi yok edilmiştir. Bu 3 koldan gelen ordular sadece bir kaç tabur halinde Antakya’ya ulaşabilmiştir. Ve oradan da Kudüs’e hareket etmişlerdir.
II. Haçlı Seferi
Musul Atabey İmadeddin Zengi komutasındaki Müslümanların Urfa ve çevresindeki Haçlıları yenip kovmalarının ardından Haçlılar Avrupa’dan yardım istemişlerdir. Bu yardım çağrısına kulak veren, Fransız ve Alman imparatorları bünyelerinde topladıkları orduyla Anadolu’ya yürümüşlerdir. Bu yürüyüşü haber alan ve iyi örgütlenen müslüman Türkler, Anadolu Selçuklu Hükümdarı Rükneddin Mesud komutasında hareket ederek Haçlılara ağır bir yenilgi vermişlerdir. Türk ordularının bu imha savaşları neticesinde sayıları azalan Haçlı Ordusu, çok az bir sayıyla Kudüs’e varmış ve Kudüs kralıyla yaptıkları istişareler sonucunda Suriye’ye akınlarda bulunmuşlardır. Bu akınlarda Halep atabeyi Mahmud Zengi komutasıyla karşılaşan Haçlılar bir mağlubiyet daha almıştır. Bu yenilgiler sonucunda dirençleri kırılan Haçlı Ordusu Kudüs’ten ayrılarak Avrupa’ya dönmüştür. Haçlı dünyasında başarısızlıkla anılan bu sefer, Türk dünyasının İslam sancağını taşımaya başlamasına vesile olmuştur.
III. ve IV. Haçlı Seferleri
III. Haçlı Seferleri oluşum olarak diğer Haçlı Seferlerinden farklı oluşmuştur. Anadolu’da Doğu Roma’nın hâkimiyetinin azalması, Suriye ve Güney Doğu’da Haçlı Egemenliğinin bitmesiyle Avrupa’dan gelen asker ve halkın da kesilmesi Kudüs Krallığı’nın ekonomik ve siyasi gücünü bitirme aşamasına getirmiştir. 1187 yılında bu direnişi kırılan Kudüs Krallığı Hıttin Muharebesinde Selahaddin Eyyubi tarafından mağlup edilmiştir. Alman İmparatoru Friedrich Barbarossa Fransız Kralı, II. Philippe ve İngiltere Kralı Aslan Yürekli Richard tarafından papanın çağrısıyla toplanan ordular büyük bir inançla Kudüs’ü Müslümanların elinden geri alabilmek için hazırlıklarını tamamlamıştır. Kudüs’ün Selahaddin’in eline geçmesiyle Kudüs içerisinde yaşayan Hristiyan halka özgürce Avrupa veya kendi topraklarına gitme izni verilmişti. Bu ılımlı politikalar çevredeki diğer gayrimüslimlerinde Eyyubi’ye sempati duymasına olanak sağlamıştır. Eyyubi hanedanlığının etkisinde büyüyen Şam, Trablus ve Kudüs bölgeleri tek çatı altında toplanmıştı.
Bu gelişmeler ışığında Papa VIII. Gregorius tarafından yayınlanan bildirilerde Haçlı Seferleri ve gerekçeleri açıklanmıştır. Friedrich Barbarossa hâkimiyetinde toplanan çeşitli kaynaklarda sayılarının 100.000 olduğu söylenen ordu 1189-90 yılları arasında hazırlanmış ve Doğu Roma topraklarından Kudüs’e varmayı planlamıştır. İmparator Haçlı ordusunu Konya üzerinden Antakya’ya götürmeyi planlamaktaydı. Göksu Irmağı yakınlarında konaklayan ordu sabah imparatorun cesedi ile karşılaşmıştır. Kaynaklar onun yüzerken boğulduğunu yazmaktadır. Demoralize olan Haçlı Alman orduları dağılarak sayılarını azaltmıştır. Kralın oğlu VI. Friedrich komutayı eline aldı ve kalan ordusuyla Antakya’ya vardı. Buradan da Akka kuşatmasına desteğe giden ordu VI. Friedrich’ in ölümüyle dağıldı. Bu sırada İngiliz Haçlı Ordusu Aslan Yürekli Richard komutasında deniz yoluyla Filistin sahillerine varmayı planlamaktaydı. Gemilerden bazıları Kıbrıs yakınlarında karaya vurdu.
İçerisinde Richard’ın kardeşi ve ganimetler bulunan gemileri teslim almak için Kıbrıs’a giden Richard Kıbrıs Krallığıyla anlaşma yaptı. Antlaşma şartları Kıbrıs’ında Richard’ a asker yardımı yapması yönündeydi. Lakin şartlar ve anlaşmazlıklar gereği Kıbrıs Richard’ a verdiği sözü tutmamıştır. Bunun üzerine Kıbrıs’ı kuşatan Richard, Kıbrıs Krallığını ele geçiren Isaksios ‘u hapse attırıp Kıbrıs’tan ayrıldı. Bu sıralarda devam eden diğer bir kuşatma da Akka kuşatmasıydı. Kudüs düştükten sonra hapse atılan ve ardından Selahaddin Eyyubi tarafından affedilen Kudüs kralı Lüzinyanlı Guy Hristiyan askerleri toplayıp Akka üzerine yola çıktı.
Kuşatmayı başlatan Guy, denizden ve Antakya’dan gelen birliklerle ciddi bir güç oluşturup Akka savunmasını yıpratmıştır. Bu sıralarda ordusunu toparlayan Selahaddin Akka yakınlarına gelip kaleyi kuşatan Haçlı Ordusunu arkadan sarmıştı. Guy bu kuşatma durumunda, karısı ve aynı zamanda Kudüs Kraliçesi olan Sibyilla’nın ölümü ile meşru hükümdarlığı kaybetmiştir. Bu meşruiyet çatışmaları çerçevesinde kuşatmaya yardım amaçlı yetişen Fransa Kralı-komutanı Philippe ve Avusturya dükü V. Leopold önemli bir askeri katkıda bulunmuşlardır. Kıbrıs’ tan hareket eden Richard ise Akka ’ya varır varmaz ağır mancınıkları kurdurup şehri yıpratmıştır.
Açlığa dayanamayan şehir 1191 yılında teslim olmuştur. Şehrin düşmesiyle çekişmeler içerisine giren Krallar şehirde egemenlik kurmak için siyasi çatışmalar yaşamıştır. Philippe bu çatışmalara katılmayıp şehirden ve Filistin topraklarından ayrılmıştır. Selahaddin’in ordusu yakınlarda beklemekte iken Hristiyanlar şehirdeki Müslümanları Müslümanlar ise dışarıdaki Hristiyanları kılıçtan geçirmiştir. Akka’nın ardından yürüyüşünü sürdüren Richard ve Haçlı Orduları Yafa’yı ele geçirdiler. Onları set doğrultusunda izleyen Selahaddin ordusuna taarruz emri vererek 1191 yılında muharebeye girişti. Arsuf Muharebesi adı verilen savaşta Haçlılar muazzam bir zafer elde etiler. Müslüman orduları dağılmaya başladı. Bunun da etkisiyle Kudüs’e yürüyen Haçlı Ordusu şehri kuşattı.
Kuşatma devam ederken İngiltere tahtında ortaya çıkan sorunlar ve lortlarla anlaşmazlık yaşayan Aslan Yürekli Richard Selahaddin ile Ramla Antlaşmasını yaparak Filistin’ den ayrılmıştır. Bu antlaşma sonucunda Kudüs Müslümanların elinde kalmıştır. Hristiyan hacılar ise Kudüs’e ziyarette bulunabilecekti. Haçlı Seferleri neticesinde yapılan bu anlaşma Doğu ve Batı’nın ilk defa ortak olarak düzenlediği anlaşma olmuştur.
IV. Haçlı Seferi 1202-1204 yılları arasını kapsayan süreçte Avrupa’dan toplanan ve misyonu Kudüs’ü geri almak olan diğer Haçlı Seferleri gibi bir amaç edinmişti. Deniz yoluyla Mısır ve Kudüs topraklarına gitmek için kiralanan gemilerin paralarını ödeyemeyen haçlı ordusu Venedik dükünün de ısrarları ile Doğu Roma İmparatorluğu’nun taht kavgalarından faydalanıp maddi kaynak ve gemi ihtiyacını görmek istemiştir.
İmparatorluk karşılığında gemi ve tedarik için Aleksios Angelos ile anlaşma yapan Haçlı Orduları, Aleksios’u tahta geçirmek için Konstantinopolis’e yöneldi. Aleksios tahtı ele geçirdikten sonra yerel Ortadox halk rahatsızlık duymasın diye Latin Katolikler şehire alınmadı ve Galata yakınlarında ikamet ettiler. Doğu Roma İmparatoru gerekli fon ve kaynağı bulamadığı için Haçlılarla yapmış olduğu antlaşmayı yerine getirememiştir bu olaylar ışığında Ortadox halk ve imparatorluğun yetkilileri kralı tahttan indirip yerine V. Aleksios’u geçirmişlerdir. Bunun üzerine Haçlı Ordusu 1204 yılında Constantinopolis’i ele geçirerek Latin Krallığı kurmuştur. Haçlı seferleri yapısı gereği ilk defa güçlü bir sapma yaşamıştır.
Kuşatma sırasında büyük bir kısmı harap olan şehir tamamen yakıldı. Şehrin birçok kıymetli eseri Avrupa’ya götürüldü kalanlar ise satıldı. Ortodoks Hristiyan olan Bizans İmparatorluğu yerine Frank asıllı hükümdarlar altında bir Latin Krallık kuruldu. 1261 yılında İznik Krallığı olarak bilinen Ortadox ve Bizans köklerine sahip Bulgar ve Rumlar tarafından tekrar ele geçirilen şehir Doğu Roma Kültürünün tekrar yeşermesine vesile olmuştur. Uzun soluklu kalamayan Latinler 4. Haçlı seferi sonucunda Constantinopolis’in ötesine geçememiştir.
V. ve VI. Haçlı Seferleri
Papa III. Innocentius tarafından Mısır ve kutsal toprakları ele geçirmek amaçlı başlatılan haçlı seferleri 1217-1221 yılları arasında oluşturulmuştur. Kudüs Kralı Jean Brienne Mısır üzerine harekete geçmiştir. Avrupa’ dan pek ilgi göremeyen bu haçlı seferleri Albano Kardinali Pelagios tarafından komuta edilmekteydi. Dimyat kalesini alan Haçlılar bu bölgeden hareket ederken hava şartları ve yoğun yağış sebebiyle sele tutulmuşlardır. Arazide sıkışan Haçlı orduları, Mısır Sultanı olan Kamil bin Adil komutasındaki Müslümanlara teslim olmuşlardır. Ve Dimyat kalesi karşılığında serbest kalmışlardır. Başarısız bir girişim olan 5. Haçlı seferleri hemen akabinde, 6.sının oluşturulmasına sebep olmuştur.
6.Haçlı seferi Kutsal Roma İmparatoru II. Friedrich tarafından organize edilmiştir. II. Friedrich papa ile olan kötü ilişkilerinin ve daha önce haçlı seferleri çağrılarına kulak vermediği gerekçesiyle aforoz edilmiştir. IX. Gregorius papa unvanı ile çağrılarda bulunsa da aforoz edilmiş bir Kralın buyruğunu dinlemeyen kesimler de ortaya çıkmıştır. İtalya’dan hareketine başlayan Kral, Kıbrıs’a çıkarak hanedanlığı kapsamında Kıbrıs Krallığını da bünyesine kattı. Ve ardından 1228 yılında Akka’ya doğru harekete geçti. Kral Friedrich kurnazlığını kullanarak Eyyubi Sultanı, Kamil bin Adil ile gizli antlaşmalar yapmış ve bölgede hâkimiyetini geliştirmiştir. Eyyubiler ise daha verimli gördükleri Mısır coğrafyasını kaybetmemek için Kudüs’ü Haçlılara bırakmaya sıcak bakmıştır. Yapılan görüşmeler ışığında Kudüs 10 yıl süreyle Haçlılara bırakılmış lakin Müslüman halkı önemli imtiyazlar kazanmıştır. Tarih açısından 6. Haçlı Seferleri barışçıl ve diplomatik bir durum oluşturmuştur.
VII. VIII. IX. Haçlı Seferleri
7.Haçlı seferleri Fransa kralı IX. Louis tarafından 1248-1254 yıllarını kapsayan süreçte komuta edilmiştir. Mısır üzerine hareket eden Louis ve Haçlı orduları Dimyat’ı kuşatmış ve ele geçirmişlerdir. Buradan Kahire’ye yürüyen ordu Mansure Kalesi önlerinde yapılan Mansure Muharebesini kaybetmiştir. IX. Louis bu savaşı kaybettikten sonra ordusunu Dimyat’a geri çekerken Eyyubi Devleti tarafından Fariskur yakınlarında tekrardan yenilgiye uğratılmıştır. IX. Louis esir alındı ve Dimyat ve büyük ganimetler karşılığında serbest bırakılmıştır.
8. Haçlı seferi son dönemlerde Haçlı Seferleri kapsamında başarı elde edilememesi üzerine 1268-1270 yılları arası düzenlenmiştir. IX. Louis halkının, papanın ve hanedanının baskıları sonucunda Haçlı şövalye ve ordularını tekrardan toplayıp özellikle Hristiyan denizciler için kâbus olan Tunus’un üzerine yürüme kararı almıştır. Tunus topraklarına giderken orduda baş gösteren salgın hastalıklar, dizanteri ve veba Louis’in ordusunu yok etme aşamasına getirmiştir. Bu sebeple daha fazla direnç gösteremeyen Haçlılar Tunus Sultanıyla yaptıkları anlaşma neticesinde kuşatmayı kaldırmıştır. Bu haçlı seferinin ardılları olarak Aragon, Sicilya ve benzeri krallıkların birçok defa Tunus ve Kuzey Afrika’ya akınlar düzenlediği lakin kesin bir zafer elde edemediği görülmektedir.
9. Haçlı seferi, Ortaçağ kapsamında Avrupa’nın yekvücut halinde oluşturduğu son Haçlı seferidir. İngiltere prensi Edward komutasındaki Haçlı ordularının Suriye ve Mısır coğrafyasını ele geçirmek amacıyla düzenlediği bu hareket 1271-72 yıllarını kapsamaktadır. Daha önce Tunus kuşatması için Haçlı seferine katılan Prens, IX. Louis’in ölümüyle birlikte buradaki birliklerin komutasını eline almıştır. Tunus’tan çekilmek zorunda kalan Prens Edward 1271 yılında bütün ordusunu, Memlüklüler’e karşı savaşmak için Akka’ya doğru hareket ettirmiştir.
Tarihi kaynaklarda geçen sayı 40.000 ila 100.000 kişi arasındadır. Sultan Baybars komutasındaki Memlukler 1271 yılına kadarlık sürede bütün Ortadoğu ve Mısır topraklarının kontrolünü eline almıştı. Bazı yerleri bizzat himayesinde bulunduran devlet yerel Hristiyan ve Moğol beylerini de vergiye bağlamıştır. Töton şövalyelerinin birçoğunu kılıçtan geçiren Baybars Memlük Devletinin Akdeniz ticaretinde önemli bir yer tutmasını sağlamıştır.
Moğollarla olan sıkıntılı süreçlerin sonunda kısa süreli ateşkesler yaparak ülkesine ve ordusuna zaman kazandırmayı başarmıştır. Sultan Baybars Antakya ve çevresini de bünyesine katmayı başarmış, Haçlıları Akka ve çevresine sıkıştırmıştır. Haçlı seferleri düzenlemek için harekete geçen devletleri öngören Baybars önlemini almıştı. Ve aynı zamanda tarihte Moğol ilerleyişini ilk defa durduran komutan ünvanını alan Sultan Baybars ordusunu da çok ciddi bir hiyerarşi ile bir arada tutmaktaydı. Doğu’da bunlar yaşanırken, Haçlı Seferleri kapsamında son Haçlı Seferi olarak adlandırılan 9. Sefer için Prens Edward müttefik ve asker toplama işine girişmişti.
Sicilya ve Napoli Krallıklarının Kralı, Charles d’Anjou ve diğer büyüklü küçüklü düklüklerin lortlarını bünyesine kadar Prens Edward, kardeşinin de askerleriyle birleşerek Antakya’yı alıp oradan da Akka’ ya yönelmek istiyordu. Bu bağlamda yola çıkan Haçlı Ordusu, yoldaki etkenleri de değerlendirerek öncelikle iaşe sebebiyle Akka’ya çıkma kararı aldı.
Akka’ya gelen ordu burada yerel Hristiyan Lordlarıyla da birleşerek Trablusşam’ı kuşatan Baybars’ın üzerine yürümek için hazırlıklarını tamamladı. Prensin ordusu kuşatmayı kırarak Memlüklüleri püskürtmeyi başardı. Ordu içerisinde başıbozukluk ve çekişmeleri iyi analiz eden Prens Edward Hristiyanları tek bir çatı altında toplamak için çalışmalar başlattı. Bu süreçte Venedik ve bazı Hristiyanlar Sultan Baybars ile iyi geçinmekte ve ticaretlerle uğraşmaktaydı. Sultan Baybars’a karşı müttefik arayışında olan Edward Moğolları kendisine yakın görmüştür. Yapılan görüşmelerde İlhanlılar Haçlılara yardım etme kararı vermişlerdir. İç çekişmelerle uğraşan Moğol ordusu yalnızca öncü birlikler göndermeyi kabul etmiştir.
Sultan Baybars başarılı bir siyaset izleyerek Hristiyanların kuzeydeki Moğol akınlarına destek verememesini sağlamış ve böylece ayırdığı düşmanı rahatça yenmeyi başarmıştır. Prens Edward ve Akka yöneticilerinin arası gün geçtikçe açılmaktaydı. Ve sultan Baybars’ın isteğiyle Haçlılar ve Memlukler 10 yıl sürecek bir barış anlaşması imzaladılar. Bu anlaşma neticesinde Hristiyan hacıların Kudüs’te ibadet yapmaya gitmesi serbest kılınmış, Akka ve kıyı şeridi Kudüs Krallığında kalmıştır.
Haçlı Seferleri Sonuçları
Haçlı seferleri yapılışları itibarı ile Ortaçağ döneminde Katolik Hristiyanların, diğer din ve mezheplere karşı yapmış olduğu seferler bütünüdür. Haçlı Seferleri, Ortaçağ’ dan sonra da birçok kere Doğu dünyasına yapılmıştır. Lakin bunlar çoğunlukla papanın değil Avrupalı devletlerin ittifaklarıyla oluşturulduğu için, bazı tarihçiler tarafından Haçlı Seferi statüsünde yer almamaktadır. Bu tarz kavramsal tartışmalar günümüzde de devam etmektedir. Özellikle Osmanlı üzerine karşı Avusturya, Doğu Roma ve Balkan devletlerinin oluşturdukları ittifaklar tarihçiler nezdinde Haçlı Seferleri kapsamında değil, Kutsal İttifak kapsamında değer kazanmıştır. Sonuç odaklı olarak bakmak gerekirse Hristiyan Avrupa devletleri, Haçlı seferleri ile Doğu’nun zenginliklerini görmüş ve kutsal toprakları ellerinde bulundurmak için kimi maceraperest, kimi dini aşkla, kimi ise şan ve şöhret uğruna Haçlı Seferleri kapsamında savaşmışlardır.
Değerlendirme
Katolik dünyası yalnızca İslam’a karşı değil Kuzeyde Paganlara Avrupa’nın çeşitli yerlerinde de farklı dini gruplara karşı Haçlı Seferleri düzenlemiştir. Coğrafi keşiflere ve sömürgelere de bu yaklaşımla yaklaşan Katolik devletler aslında maddi kaynaklar ve şöhretler için Papalık makamını bir araç olarak görmüşlerdir. Haçlı Seferleri sonunda Avrupa kesin bir zaferi yalnızca 1. Haçlı Seferi sonunda elde etmiştir. Diğer seferler ise bu başarıyı tekrarlamak yahut kaybetmemek için düzenlenmiştir. Haçlı seferleri neticesinde birçok Müslüman ve yerel halk kılıçtan geçirilmiş, zulüm görmüştür. Bununla birlikte Müslüman dünyası da bu yapılanlara karşı yerel Hristiyanları cezalandırarak karşılık vermiştir. Haçlı seferleri çağlar boyunca etkisini ve direncini kaybetmese de 15. Ve 16. Yüzyıllarda Papanın gücünü kaybetmesiyle tam anlamıyla son bulmuştur. Haçlı seferleri neticesinde Doğu’dan Batıya birçok teknoloji de götürülmüştür.
İlginizi Çekebilir: Tarihi Çağlar
İçerik hizmetlerimiz için iletişime geç!. Gençliğin gücüyle firmalara değer katma arzusuyla..