Gençlere değer katacak içeriklere Google Haberler'den abone olmak ister misiniz?.Google Haberlere Abone Ol. Gençliğe değer katma arzusuyla..
Hukuk Nedir?
Hukuk, toplumsal yaşamı düzenleyen kurallar bütünüdür. Bu kurallara uyulmaması devlet yaptırımına tabidir. Hukuk bir bütün olsa da her alanın kendi kuralları vardır. Ceza hukukunun ilkeleri ile ticaret hukukunun ilkeleri bir değildir. Farklı sorunları olduğu gibi bu sorunlarında farklı cevapları vardır. Bu nedenle hukuk eskiden beri farklı alt dallara ayrılmıştır. Hukuk, birden fazla alt dallara sahip olmasına karşın günümüzde kullanılan temel bir ayrıma sahip olup kamu- özel hukuk olarak ikiye ayrılmaktadır. Bu ikili ayrım kapsamında kamu hukuku alt dalları ve özel hukuk alt dalları meydana gelmiştir. Tabi yazımızın devamında açıklayacağımız olan karma hukuk alt dalları da yine ihtiyaçlar doğrultusunda ortaya çıkmaktadır.
Kamu ve Özel Hukuk Ayrımı Ne Zaman Oluştu?
Hukukun kamu ve özel hukuk olarak ayrılmasının kökenleri Roma Hukuku’na dayanmaktadır. Kamu hukuku (ius publicum) ve özel hukuk (ius privatum) ayrımını ilk kez roma hukukçusu Ulpianus ortaya atmıştır. Ulpianus, kamu hukuku dallarının Roma Devleti ile alakalı hususları kapsadığını (Status Rei Romanus) Özel hukuk dallarının ise (ius civile) Roma vatandaşlarına ( civis Romanus) uygulanan ve bireylerin yararını sağlayan hukuk olduğunu ifade etmiştir. Bu ayrım daha sonrasında 19. Yüzyılda da tekrardan benimsenecek ve Avrupa hukukunda kendine yer bulacaktır.
Kamu Hukuku ve Özel Hukuk Nedir?
Günümüzde kamu hukuku, bireylerin devletlerle ya da devletlerin devletlerle arasındaki kurallarını düzenlerken özel hukuk, bireylerin bireyler ile arasındaki kurallarını düzenler.
Kamu hukuku dalları ve özel hukuk dalları ayrımı için birçok görüş ortaya atılmıştır. Bu görüşleri açıklamadan sadece ismini belirteceğiz. Bu görüşler şunlardır: Menfaat teorisi, Egemenlik Teorisi, Eşitlik teorisi ve İrade serbestisidir. Hukuk dünyasında bir görüşün eleştirisinin olmaması neredeyse imkânsızdır. Kamu – özel hukuk ayrımına da eleştireler gelmektedir. En büyük eleştiri, ayrımın yetersizliğidir. Çünkü bazı alanlar var ki hem kamu hem özel hukukun içerisinde yer alan alanlardır. Örneğin, İş hukuku. İş hukukunda işçi ve işveren arasındaki çıkar çatışması özel hukuku ilgilendirirken işçinin sigortasının hukuka uygun yatırılmaması devletinde menfaatini zedeleyen bir unsurudur. Bu nedenle iş hukuku hem kamu hukukunun bir alt dalı iken hem de özel hukukun bir alt dalıdır.
Kamu – özel hukuk ve karma hukuku daha iyi anlayabilmek için bir şablon şeklinde göstereceğiz.
Kamu Hukuku Özel Hukuk Karma Hukuk
Anayasa Hukuku Medeni Hukuk İş Hukuku
İdare Hukuku Borçlar Hukuku Fikri Ve Sanat Eserleri
Ceza Hukuku Ticaret Hukuku Çevre Hukuku
Vergi Hukuku İcra İflas Hukuku Uzay Hukuku
Devletler Genel Hukuku Milletlerarası Özel Hukuk
Kamu Hukuku Dalları Nelerdir?
Kamu – özel ve karma hukuk ayrımından bahsettikten sonra bu yazımızda asıl ele almak istediğimiz konu olan kamu hukukunun dallarından bahsedeceğiz. Özel hukuk ve karma hukukun dalları ise başka bir yazının konusu olduğu için bu yazıda yer vermeyeceğiz. Kamu hukuku dallarını anlatmadanönce kamu hukuku dallarının özelliklerden bahsetmeliyiz. eşitlik söz konusu değildir. Güçlü olan devlet ile zayıf olan kişi arasındaki kurallar düzenlendiğinden bir eşitlik yoktur. Kamu hukuku dallarına daha ayrıntılı baktığımızca göreceğiz ki bu eşitsizlik aynı zamanda kamunun yararınadır.
Anayasa Hukuku
Kamu hukuku dallarından ilk olarak Anayasa hukukunu ele alacağız. Anayasa Hukuku, devletin kuruluşunu, işleyişini, organlarının görev ve yetkilerini, devletin siyasi yapısını ve örgütünü düzenlemekle birlikte kişilerin temel hak ve hürriyetleri ile devlete karşı olan ödevlerini de inceleyen hukuk dalıdır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra siyasi parti ve kurumlar da Anayasa Hukuku’nun inceleme kapsamına girmiştir.
Anayasa Hukuku’na ilişkin temel kurallar, anayasa da yer almaktadır. Anayasa diğer kanunlardan üstündür ve diğer kanunlar anayasaya aykırı olamaz. Anayasanın 4 üncü maddesinde ilk üç maddenin değiştirilemeyeceği ve değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği belirtilmiştir. İlk üç maddede devletin şeklinin cumhuriyet olduğu, cumhuriyetinin ilkeleri, nitelikleri ve Devletin bütünlüğü, Resmî dili, bayrağı, milli marşı ve başkentinden bahsedilmektedir.
Türkiye de ilk anayasa Osmanlı Padişahı olan 2. Abdülhamit zamanında hazırlanan 1876 tarihli Kanun-i Esasi’dir. Daha sonrasında Milli mücadele döneminden sonra 20 Ocak 1921’ de Teşkilat-ı Esasiye Kanunu yürürlüğe girmiştir. Cumhuriyetin kurulmasından sonra ise 1921 Anayasasında değişikliğe gidilmiş ve insan haklarına ve özgürlüklerine de yer veren 1924 tarihli 491 sayılı Teşkilatı Esasiye Kanunu yürürlüğe girmiştir. Uzun bir süre değişikliğe uğramayan anayasa 27 Mayıs 1960 harekâtından sonra kurucu meclis tarafından hazırlanmış ve halk oylamasına sunulmuştur. Halk oylamasında yüksek bir oranla kabul edilmiş ve 334 sayılı 1961 tarihli Anayasa yürürlüğe girmiştir. Bu anayasa her ne kadar bir harekat sonucu gerçekleşse de kuvvetler ayrılığı ilkesine yer vermiştir. 1971 ve 1973’ te bazı maddeleri değiştirilmiştir. Günümüzde kullandığımız anayasa ise 12 Eylül 1980 askeri harekâtından sonra yürürlüğe giren anayasadır. Yine bu anayasa da halk oylamasından geçerek yürürlüğe girmiştir.
Anayasamızın temel ilkeleri şunlardır: Atatürk milliyetçiliğine bağlılık, milli devlet, insan haklarına bağlılık, demokratik devlet, laik devlet, kanun önünde eşitlik ve sosyal devlet ilkesidir.
İdare Hukuku
Kamu Hukuku dallarından olan bir diğer dal ise İdare Hukukudur. İdare Hukuku, devlet idaresinin işleyişini, kamu hizmetlerinin görülmesini ve idari sözleşmeleri düzenleyen hukuk dalıdır. İdare hukukunda idarenin eylemleri, kişilerle olan sözleşmeleri ve idarenin yaptığı diğer işlemlerdeki sorumluluğu düzenlenir. İdare kamu hizmetini yerine getirmek ve kamu yararını sağlamakla yükümlüdür. Bu hizmet kesintisiz ve süreksiz olmalıdır.
Peki, idare ne demektir? İdare; belirli bir amacı gerçekleştirmek için kurulan örgüt veya bu amaca ulaşmak için yürütülen planlı bir faaliyet demektir. ( Eroğlu Hamza, İdare Hukuku, Beşinci Bası, Ankara 1985, s.1; Gözler Kemal, İdare Hukuku Dersleri, 2013, s.9)
Devletin organları, yasama, yürütme ve yargıdır. Montesquieu “ Kanunların Ruhu” adlı eserinde bu ayrımdan bahsetmiştir. Devlet, işlemlerini yürütmenin bir uzantısı olarak kamu hukuku dallarından biri olan idare ile gerçekleştirir. Kişilerin aldığı her kamu hizmetinde karşılaşacakları olan idare bir bakıma devletin de kendisi olmaktadır. Ancak bu idare eşittir devlet demek değildir. Teorik olarak farklı anlamlara gelse de uygulama da halk tarafından devletin bir uzantısı olarak kabul görmektedir.
İdare denilince her ne kadar kamu kurumları akla gelse de kamu düzenini, sağlığını ve yararını gözeten Kızılay, Yeşilay gibi dernekler de idare tarafından denetlenmektedir. Ancak bu kurumlar kamu kurumu değildir. Özel teşebbüs de olsa kamu hizmetini gerçekleştirdikleri için idarenin gözetimindedirler.
İdare Hukuku, kendi kurallarını düzenlerken kimi zaman kamu hukuku dallarının genel ilkelerinden kimi zaman da kendisine özgü ilkelerle bu kuralları oluşturmuştur. Bu ilkeler şunlardır; Sosyal devlet ilkesi, laiklik ilkesi, yetki ve usulde paralellik ilkesi, idarenin sürekliliği ilkesi, idarenin tarafsızlığı ilkesi, demokratik devlet ilkesi, yönetime katılma ilkesi, yönetimde açıklık ilkesi, idarenin bütünlüğü ilkesi, eşitlik ilkesidir.
Ceza Hukuku
Ceza hukuku, suç adı verilen insan davranışını ve buna uygulanacak yaptırımın koşullarını ve sonuçlarını belirleyen kurallar bütünüdür.( Tröndle/ Fischer) Ceza hukukunu her ne kadar böyle tanımlasak da bazı hukukçular tanımın yetersiz kaldığını ve asıl adının “ Suç Hukuku” olmasını belirtmektedir. Bunun sebebi ise Öztürk ve Erdem tarafından “ Güvenlik tedbirlerinin ceza hukukuna, ceza yaptırımına oranla çok daha geç girmiş olması” olarak ifade edilmektedir.
Suç ise tipe uygun hukuka aykırı olan insan davranışıdır. ( Tröndle/ Fischer) Türk Ceza Kanunu 2005 yılında kabahatleri suç olmaktan çıkarmış ve 5326 sayılı Kabahatler kanunu gereği idari yaptırım uygulamıştır.
Ceza hukukunda dikkat edilmesi gereken hususlardan biri suç adı verilen insan davranışa karşı olarak verilecek olan yaptırımın insan haklarına aykırı olmamasıdır. Unutulmamalıdır ki kişi suçu ispatlanıncaya kadar masumdur. Bu nedenle kişinin o suçu işleyip işlemediğini öğrenmek için kişiye işkence uygulanması, iradesinin sakatlanması vb. şeyler ile hukuka aykırı olarak delil toplanması kişinin insan hakkına aykırı davranmak olacaktır. Kamu hukuku alt dallarından olan ceza hukukunda re ’sen araştırma ilkesi hâkimdir. Kişi mahkemeye hiçbir delil sunmasa dahi mahkeme kamunun yararı için davayı aydınlatmak ve çözümlemekle yükümlüdür.
Ceza hukuku kişinin hürriyetini elinden almak gibi büyük bir yaptırıma sahip olduğu için belirli ilkeler belirlenmişidir. Bu ilkeler sayesinde kişilerin insan hakları da korunmaktadır. Biz burada bütün ilkelerden bahsetmeyeceğiz.
Kanunsuz Suç ve Ceza Olmaz İlkesi
Roma Hukukuna dayanan bir ilke olmasına rağmen ilk ortaya koyan kişi Montesquieu’dur. Daha sonrasında 1849 tarihli İnsan Hakları Beyannamesi’nde de yer verilmiştir. Bizim kanunumuzda ise Anayasa’nın 38. Maddesinde “Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.” ifade edilmiştir.
Ceza Kurallarının geçmişe yürüme yasağı
Eski tarihli bir kanunda suç sayılmayan eylem yeni kanunda suç sayılırsa eylemi geçmişte yapan kişiye ceza verilmez.
Suçun Şahsiliği
Suçu işleyen kişi cezalandıracaktır.
Şüpheden Sanık Yararlanır
Her kimse suçu ispatlanıncaya kadar masumdur.
Vergi Hukuku
Devlet yaptığı birçok harcama kaleminin maliyetini halktan alır. Bunun yolu da halktan vergi almaktan geçmektedir. Kamu hukukunun alt dallarından olan Vergi Hukuku da devletin vatandaşı ve vatandaşı olmadığı halde ülkesinde bulunan kişilerle olan vergi ilişkisine ait kuralları düzenler. Devlet kamu hizmetini yerine getirmek için halktan aldığı vergilerin yanında harçlardan şerefiyelerden, vergi cezalarından da gelir elde edebilmektedir. Kamunun gelirlerinin büyük bir kısmının vergiden geldiği unutulmamalıdır.
Hukuk kurallarına uyulması asıl istenen olmakla birlikte her zaman gerçekleşmemektedir. Kimi kişiler vergi kaçırmak, poşet fatura düzenlemek ya da vergiyi hiç ödemeyerek yükümlülüklerini yerine getirmemektedir. Burada kişilerin kurala uymaması söz konusudur. Tabi burada sadece gerçek kişilerden değil tüzel kişiler olan şirketlerden de bahsedilmektedir. Diğer yandan ise devletin vergiler konusunda halka karşı acımasız olmaması ve halkında hakkını gözetecek bir vergi oranı yakalaması gerekmektedir. Görüleceği üzere birçok hukuk dalında okun yönü iki tarafı göstermektedir. Sadece devletin değil devlet karşısında daha zayıf konumda olan kişinin de hakları korunmaktadır.
Hukukun toplum kuralarını düzenlediğini ve bu düzene uymayan kişilerin yaptırıma tabi olduğundan daha önce bahsetmiştik. Vergi hukukunda da usulsüzlük, vergi ziyaı ve kaçakçılık vergi usulsüzlüğü, vergi ziyaı, vergi kaçakçılığı, defter ibraz etmeme ve naylon fatura kullanma suçlarına yaptırım uygulanmaktadır. Bu yaptırım para cezası olabileceği gibi hapis cezası da olabilmektedir.
Devletler Hukuku
Devletler hukuku ya da uluslararası hukukun tanımı konusunda birden fazla görüş olsa da Pazarcı “ Uluslararası hukuk, devletlere, uluslararası örgütlere, devlet niteliği kazanmamış örgütlenmiş topluluklara ve uluslararası toplumun bütününün genel çıkarlarını ya da paylaştığı değerleri ilgilendiren bireylere ilişkin durumlarda doğrudan bireylere yönelik kuralları kapsamaktadır.” şeklinde ifade etmiştir.
Uluslararası hukuk demeyi tercih ettiğim için yazının devamında da bu şekilde ifade edilecektir. Uluslararası hukuk diğer saydığımız kamu hukuku dallarından farklı olarak artık bireylerin birebir olarak tarafı olmadığı devletlerin, uluslararası örgütlerin ve devlet niteliği kazanmamış olan örgütlere ilişkin kuralları düzenlemektedir. Peki, bu kurallar kim tarafından düzenlenmekte ve bağlayıcılığı var mıdır?
Uluslararası hukukta iç hukukun aksine tek bir yasa koyucu yoktur. Devletlerin tamamı kendi çıkarlarını gözetecek ortak kurallar koymaktadır. Bu kuralların kaynağı kimi zaman andlaşmlar olur iken kimi zaman da mahkeme kararlarından ortaya çıkmaktadır. Uluslararası Adalet Divanı Statüsünün 38. Maddesine göre asıl kaynaklar; andlaşmalar, yapılageliş ve hukukun genel ilkeleri iken yardımcı kaynaklar mahkeme kararları ve uzman görüşlerinden oluşmaktadır.
İç hukukta bir kişi kurallara uymadığında kanun gereğince cezalandırılmaktadır. Peki, uluslararası hukukta bir devlet diğer devletin hakkını çiğnediğinde ya da genel bir kurala uymadığında hangi yaptırımlara tabi olmaktadır?
Bu soruyu cevaplamak maalesef sandığımız kadar kolay değildir. Bir devletin hukuka aykırı fiiline karşılık olarak diğer devletler tek taraflı olarak yapılan fiili tanımayabilir, kınayabilir ya da uluslararası dava çerçevesinde hukuksal etki doğurmasını engelleyebilir. Eğer bu fiil bir andlaşmayı çiğnemekse diğer taraflar andlaşmayı durdurma veya son verme hakkına sahiptirler.
Uluslararası uygulamada, hukuka aykırı fiilin duyurulması, uyarı ve kınama, uluslararası örgütlere üye olarak kabul edilmeme ya da üyeliklerin durdurulması ya da üyelikten çıkarılması, diplomatik ilişkilerin kesilmesi başlıca rastlanılan önlemlerdir.
Bu önlemler de herhangi bir zorlama yoktur. Ancak misilleme, zararla karşılık ve meşru savunma kapsamında kuvvet kullanım yollarına giderek hukuka aykırı fiili gerçekleştiren devlete karşı bir zorlama söz konusu olmaktadır.
Devletler arasındaki uyuşmazlıklar da yargı dışı olan, dostça girişim, arabuluculuk, araştırma- soruşturma ve uzlaştırma gibi çözüm yollarından biri tercih edilebileceği gibi yargısal çözüm yolları olan uluslararası hakemler ve mahkemeler de tercih edilmektedir. Uluslararası mahkeme, Uluslararası Adalet Divanı’dır. Uluslararası Adalet Divanı, ülkelerinde yüksek yargı görevlerinde bulunmuş ya da uluslararası hukukta tanınmış olan 15 yargıçtan oluşmaktadır. U.A.D.’nın yargıçları bağımsız olup hiçbir kimseden emir ya da talimat almamaktadır. Yargıçlar bu görevlerini yaparken hiçbir mesleki ve siyasal işle uğraşamazlar.
Sonuç olarak devletler de bir yasa koyucu olmasa da ortak bir payda da buluşmayı amaçlamakla birlikte düzeni bozan kişilere de yaptırım uygulamak için kurallar koymaktadırlar. Ancak unutulmamalıdır ki gücün olduğu yerde hukuk yoktur. Bu yazımızda kamu hukuku dallarından yüzeysel olarak bahsettik. Umarım sizin için bilgilendirici bir yazı olmuştur.
İlginizi Çekebilir: Savcı Nedir? Savcı Görevleri Nelerdir?
İçerik hizmetlerimiz için iletişime geç!. Gençliğin gücüyle firmalara değer katma arzusuyla..