Gençlere değer katacak içeriklere Google Haberler'den abone olmak ister misiniz?.Google Haberlere Abone Ol. Gençliğe değer katma arzusuyla..
Merhaba, bu yazımda miras hukukunun ana hatlarından ve miras hukukunda yer alan temel kavramlardan bahsedeceğim. Öncelikli olarak miras hukuku hakkında genel bir çerçeve çizdikten sonra miras hukukunun olmazsa olmaz temel kavramlarını irdeleyerek yazımı sonlandıracağım. İyi okumalar dilerim.😊
Miras Hukuku
Öncelikle miras hukuku hangi kanunda yer almaktadır, bunu açıklamakla başlayalım. Miras hukuku, Türk Medeni Kanunu’nun üçüncü kitabıdır. Peki miras hukukunun konusunu ne teşkil eder? Mirasın konusu, miras bırakanın malvarlığını teşkil eder. Buna göre ölüm üzerine mirasbırakanın bu malvarlığından kimlerin ne şekilde istifade edeceğini düzenleyen kurallar bütününe ise miras hukuku kuralları demekteyiz.
Miras ve mülkiyet hakkı Anayasamızda güvence altına alınmıştır. Anayasanın 35.maddesine göre;
Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.
Anayasa 35. Madde
Anayasanın ilgili maddesinde görüldüğü gibi bu iki hak birbiriyle ilintili şekilde düzenlenmiştir, çünkü miras hakkı mülkiyet hakkının bir uzantısını teşkil etmektedir.
Miras Hukuku Temel Kavramlar
Tereke(Miras)
Öncelikle tereke kavramının açıklamasını yapmak gerekirse, ölen veya gaipliğine karar verilen kişinin Miras Hukuku kuralları ile yazgısı çizilen malvarlığına tereke adı verilir.
Tereke miras bırakanın ölümü ile birlikte mirasçılara intikal eder. Yani her ölüm olayı aynı zamanda bir miras olayıdır. Bu durumda miras bırakanın sağlığında miras söz konusu olmayacaktır.
Burada malvarlığının aktif ve pasifinden de söz etmek gerekir. Örnek vermek gerekirse, miras bırakanın alacak hakkı miras bırakanın malvarlığının aktifini teşkil ederken, miras bırakanın borçları mal varlığının pasifini teşkil etmektedir.
Tereke malvarlığının özel bir görünümünü teşkil eder. Malvarlığı kural olarak ölenin mirasçılarına geçer ve miras bırakanın terekesini oluşturur. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus; malvarlığı kavramı ile tereke kavramının birebir örtüşmediğidir. Şöyle ki, miras bırakanın mal varlığına dahil olduğu halde terekesine dahil olmayan, ya da bunun tam tersi terekede bulunup da mal varlığında yer almayan hukuki ilişkiler ve durumlar da söz konusu olabilir.
Terekeye dahil olmayan malvarlığına dair hak ve hukuki ilişkilere, sınırlı ayni haklardan biri olan intifa hakkının mirasçılara geçirilemeyeceğinin belirtilmesi örnek olarak verilebilir. Bundan çıkaracağımız sonuç ise intifa hakkının, miras bırakanın malvarlığında yer almasına rağmen terekesinde yer alarak mirasçılara geçemeyeceğidir. Benzer bir durumu aynı şekilde sınırlı ayni haklardan biri olan oturma hakkı için de söyleyebiliriz. Oturma hakkı da yine aynı şekilde başkalarına devredilemeyeceği gibi mirasçılara da geçemez. Bir kişi veya topluluk lehine kurulan diğer irtifak hakları da aksi kararlaştırılmış olmadıkça mirasçılara geçmez. İşverenin kişiliği dikkate alınarak yapılan hizmet sözleşmesinin, işverenin ölümüyle sona ermesi de bu duruma başka bir örnek olarak verilebilir. İşçinin ölümü ise hizmet ilişkisinin sona ermesinin bir sebebidir.
Bazı haklar ise doğrudan miras bırakanın şahsında doğduğu için terekeye dahil değildir. Bunlara örnek olarak;
- Kamu hukukundan doğan haklar, örneğin dul ve yetim aylığı bağlanmasını talep hakkı,
- Miras bırakanın ölümü durumunda ölenin yakınlarının TBK m.56’ya göre manevi tazminat talep hakkı verilebilir.
Miras bırakanın şahsına bağlı olan haklar, kural olarak miras yolu ile mirasçılara geçmez. Örneğin velayet hakkı ve dernek üyeliği tereke kapsamında yer almaz. Nafaka alacaklısının veya borçlusunun ölümü ile de nafaka kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Nafakadan kaynaklanan alacak hakkı nafaka alacaklısının mirasçılarına geçmeyeceği gibi nafaka ödeme borcu da nafaka borçlusunun mirasçılarına geçmeyecektir. Ancak bu durum, muaccel olan nafaka alacakları için söz konusu olmayacaktır.
Burada manevi tazminat üzerinde de durmak gerekir. Bunun için Türk Medeni Kanunu madde 25’e bakılmalıdır. TMK madde 25’e göre;
Manevî tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; mirasbırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçmez.
Türk Medeni Kanunu 25. Madde
Bir de miras bırakanın ölümünün, mirasçılara manevi tazminat talep hakkı verdiği durumlardan söz etmek gerekir. Örneğin, şayet miras bırakan öldürüldü ise miras bırakanın mirasçısı kendi şahsına ait olan manevi tazminat talep hakkını haksız fiil failine yöneltebilir.
Bunun dışında belirttiğim üzere, miras bırakanın sağlığında bulunmayan bir değerin terekesinde yer alabilmesi de mümkündür. Miras bırakanın denkleştirmeye tabi sağlararası karşılıksız kazandırmaları, bu duruma örnek olarak gösterilebilir.
Bu hususa, eşlerden birinin ölümü ile evlilik birliği ve eşler arasındaki arasındaki mal rejiminin sona ermesi örnek olarak verilebilir. Türk hukukunda yasal mal rejimi olarak edinilmiş mallara katılma rejimi kabul edilmiştir. Bunun sonuçları Türk Medeni Kanunu madde 236’da düzenlenmiştir. Buna göre;
Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar.
Türk Medeni Kanunu 236. Madde
Bu hükmün sonucunda, miras bırakanın artık değere katılma alacağı, miras bırakanın sağlığında malvarlığı değerleri arasında bulunmasa da terekesinde yer alacaktır.
Miras bırakanın şahsına bağlı olan hakların kural olarak miras yolu ile mirasçılara geçemeyeceğini belirtmiştik. Ancak miras hukukunda bu kuralın istisnaları bulunmaktadır. Örnek vermek gerekirse boşanma davası devam ederken eşlerden birinin ölmesi halinde, bu davaya ölen eşin mirasçılarından biri devam edebilir. Ya da babalık davasından örnek vermek gerekirse, babalık davası, baba ölmüşse yine mirasçılarına karşı açılacaktır.
Son olarak destekten yoksun kalma tazminatından da bahsetmek isterim. Destekten yoksun kalma tazminatı, ölen bir kişinin yaşarken destek verdiği kişilerin aldığı desteğin ölüm sebebiyle ortadan kalkması neticesinde destek alanların uğradıkları zarardır. Destekten yoksun kalma tazminatı, ölenin destek verdiği kişilerin hayatlarının ölüm nedeniyle kötüleşmemesi için kabul edilmiş bir maddi tazminat türüdür. Hak sahipleri, bu maddi tazminat davası ile birlikte aynı dava içinde manevi tazminat davası da açabilirler. Ağır bedensel zarar veya ölüm halinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir. Aslında bu hak, miras bırakandan mirasçılara geçen bir hak değildir. Bunun sonucunda bu kişiler mirasçılık sıfatını kaybetse dahi, bu hakları kazanabilirler.
Ölüm
Türk Medeni Kanunu madde 575’de belirtildiği üzere miras, miras bırakanın ölümü üzerine açılır. Miras bırakanı, mirasçısı ve bu ikisi arasında miras intikali olmayan bir ölüm olayı düşünülemez. Hiç kimsesi olmayan bir kimsenin de mirasçısı olur. Peki bu mirasçı kimdir? Devlettir.
Bunun dışında eğer kişi ölümüne kesin gözüyle bakılmayı gerektirecek koşullar içinde kaybolmuşsa, kişi karine olarak ölmüş sayılır. Yok, eğer kişi ölüm tehlikesi içinde kaybolmuşsa, kendisinden uzun süre haber alınamamışsa veya bu kişinin ölümü muhtemel görülüyorsa da hakim kararıyla verilen gaiplik hükmüne dayanarak belirli koşullar altında o kişinin mirasından yararlanılabilir. Burada bir noktaya daha dikkat çekmek gerekiyor ki bu da mirasçı olabilmek için miras bırakanın ölümünde sağ olunması gerektiğidir.
Mirasbırakan
Yazımın ilk başında miras hukukunun konusunu miras bırakanın malvarlığının teşkil ettiğini söylemiş, miras bırakanın malvarlığı derken de tereke unsurundan söz etmiştim. Şimdi ise sıra miras bırakandan söz etmeye geldi.
Üzerinde vurgulayarak durduğum husus, ölüm söz konusu olduğu zaman mirasın söz konusu olacağı idi. Miras bırakan da ölümü ile malvarlığını, ki ölüm anında bunun tereke adını aldığını söylemiştim, mirasçılara bırakan kişidir.
Miras bırakan mutlaka bir gerçek kişi olmalıdır. Tüzel kişiler ise miras bırakamazlar. Tüzel kişiliğin sona ermesi halinde, ilgili tüzel kişi hakkında tasfiye süreci başlatılır.
Miras bırakabilmek için hak ehliyeti yeterlidir.
Mirasçı
Miras bırakan olabilmek için mutlaka gerçek kişi olunması gerektiğini belirtmiştim. Bu husus mirasçı için geçerli değildir. Bundan çıkarılacak sonuç olarak da mirasçı hem gerçek kişi hem de tüzel kişi olabilir diyebiliriz. Herkesin mirasçısı olabileceğinden söz etmiş, eğer bir kimse kimsesizse mirasçısının devlet olacağını söylemiştim. Türk hukukunda mirasçısız miras olmaz.
Yasal mirasçı, kanunda gösterilen kişilerdir. Atanmış mirasçı ise, ölüme bağlı tasarrufla miras bırakan tarafından tayin edilen mirasçıdır.
Hem yasal hem de atanmış mirasçılar, mirası bir bütün olarak kazanırlar. Bu durumdan da bahsettiğimize göre, külli halefiyet konusuna geçebiliriz.
Külli Halefiye
Bir kimseye ait mal varlığının tümüyle, yani alacak ve borçları ile tek bir hukuki işlemle başka bir kimseye geçmesine külli halefiyet demekteyiz.3
Murisin yani miras bırakanın ölümü ile miras bir bütün olarak mirasçılara geçtiği anda mirasçılar, miras bırakanın tüm borçlarından müteselsilen sorumlu olacaklardır. Daha önce de belirttiğim gibi borçlar, murisin malvarlığının pasif halini teşkil eder. Bunun dışında taşınır ve taşınmaz üzerindeki mülkiyet ve zilyetlik haklarını başka bir işleme gerek kalmadan doğrudan doğruya kazanırlar.
Mirasçılar, mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar. Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, mirasbırakanın aynî haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve mirasbırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar. Atanmış mirasçılar da mirası, mirasbırakanın ölümü ile kazanırlar. Yasal mirasçılar, atanmış mirasçılara düşen mirası onlara zilyetlik hükümleri uyarınca teslim etmekle yükümlüdürler.
Türk Medeni Kanunu 599. Madde
Vasiyet alacaklısı
Yasal mirasçı ve atanmış mirasçıların, mirası bir bütün olarak kazandıklarını belirtmiştik. Vasiyet alacaklısı ise bu yönüyle yasal mirasçı ve atanmış mirasçılardan farklıdır. Vasiyet alacaklısı cüz’i haleftir.
Vasiyet alacaklısı, kendisine vasiyet edilmiş olan malın mülkiyetini ölüm üzerine kendiliğinden kazanmayacaktır. Vasiyet alacaklısı yalnızca mirasçılara karşı ileri sürebileceği bir talep hakkına sahip olur. Ölüme bağlı tasarruf alacak hakkına sahip olur.
Ölüme bağlı tasarruf
Ölüme bağlı tasarruf, miras bırakanın sağlığında yapmış olduğu iki taraflı ve tek taraflı işlemlerle tereke üzerindeki tasarruf işlemleridir. Miras bırakanın üzerinde tasarruf etmediği kısım yasal mirasçılarına kalır.
Miras bırakan iki şekilde ölüme bağlı tasarrufta bulunabilir:
- Vasiyetname
- Miras sözleşmesi
Sınırlı sayı ilkesi geçerlidir.
Kapanış
Bu yazımda miras hukuku için önemli olan temel kavramları özetle sizlere aktarmaya ve miras hukuku denilince akla gelen olmazsa olmaz kavramlara yer vermeye çalıştım. Miras hukuku alanında yararlandığım kaynaklar; Doç. Dr. Tuğba Birinci Uzun’un “Miras Hukukunun Temel Kavramları” videosu ve Gökhan Antalya’nın “Miras Hukuku” kitabıyla Rona Serozan’ın ve Baki İlkay Engin’in birlikte yazdığı “Miras Hukuku: Cilt III” kitapları oldu. Okuduğunuz için teşekkür ederim. 🙂
İlginizi Çekebilir: Savcı Nedir? Savcı Görevleri Nelerdir?
İçerik hizmetlerimiz için iletişime geç!. Gençliğin gücüyle firmalara değer katma arzusuyla..