Gençlere değer katacak içeriklere Google Haberler'den abone olmak ister misiniz?.Google Haberlere Abone Ol. Gençliğe değer katma arzusuyla..
Osmanlıda vergiler, alım gücü ve kazanç ile paralellik göstermektedir. Osmanlı Devleti yönetim kademesini oluşturmaya başladığı 14. Yüzyıldan yıkılışına kadar çeşitli vergi ve tımarlar ortaya çıkartmıştır. Gayrimüslim ve Müslüman halkların vergileri dahi birbirinin aynısı olmamıştır. Tanzimat Fermanına kadar Devlet birçok konuda olduğu gibi vergi konusunda da çeşitli milletlere çeşitli farklar ortaya koymuştur.
Vergi Nedir
Maddi bir işlev üstlenen kurumun çalışan ve işlevlerinden zorunlu olarak aldığı miktara vergi denmektedir. Ülke içerisinde yaşayan insanların hak ve ihtiyaçlarını gidermek amacıyla devlet ve kurumları o ihtiyaçları halktan topladığı zorunlu paralar ve mülkler ile karşılamaktadır. Yani daha da özetle, yapılan yollar, köprüler, hastaneler, sağlanan güvenlik, verilen eğitim gibi istek ve ihtiyaçlar halk tarafından devlete düzenli ödenen vergilerle sağlanmaktadır.
Osmanlı Devletinde Vergi Sistemi
Osmanlıda vergiler kurulduğu dönem kadar eskidir. Osman Bey’in pazarda satılan mallar için koyduğu Bac vergisi Devletin topladığı ilk ve temel bir vergi olmuştur. Orhan Bey döneminde ise İhtisab Kanunları ilk defa çiftçi ve üreticinin mallarından alınacak vergiler ile ilgili düzenlemeleri taşımaktadır. İhtisab Kanunları Sultan Selim ve I. Süleyman dönemlerinde içeriği arttırarak resmi kanun olmuştur. Kadı ve Divan üyelerinin de denetlediği İhtisab, Anadolu-Rumeli Beylerbeyleri tarafından tımarlı sipahiler ve Subaşılara denetlendirilmekteydi.
Osmanlı Devleti 16. Yüzyıldan 19. Yüzyılın ilk yarısına kadar vergi haddinde Avrupa’nın ilk sırasında yer almaktaydı. Bu sebeple Osmanlı içinde yaşayan halklar vergilere karşı Anadolu’da ve Rumeli’de sürekli isyan etmişlerdir.
Osmanlı’da Alınan Vergiler
Dini ve Örfi olmak üzere Osmanlı’da iki çeşit vergi toplanmaktaydı. Bu vergiler 622 yıllık devletin yönetimi boyunca değişik yıllarda değişik şekillerde tahsis edilmiştir. Osmanlı toplumunun konargöçer Türkmen gruplar tarafından kurulmasından kaynaklı ilk yıllar merkezileşme ve vergi toplama işlemleri süreklilik arz edememiştir.
Özellikle 15. Yüzyılın ikinci yarısında devletin İmparatorluk seviyesine ulaşması ile büyük kentler kurulmaya başlamış ve merkezileştirme çalışmaları hız kazanmıştır. Fatih Kanunnamesi ve ardıllarının yaptığı yasalar vergi türlerini bir kapsam doğrultusunda bizlere sunmaktadır.
Osmanlı Devletinde Dini Vergiler
Osmanlıda vergiler konusu günümüz şartlarında azınlık ve eşitlik hakları çerçevesinde incelenmemelidir. Tanzimat öncesi Osmanlı Devleti dini ve teokratik düzene dayalı bir ekonomik sosyal politika izlemekteydi. Osmanlı Devletinde millet yahut ırk değil, din farklılıkları öne çıkmaktaydı. Bu sebeple insanların dini ve o dinin gereklilikleri konusunda birçok vergi konusu ortaya çıkmıştır.
Aşar Vergisi
Öşür olarak Osmanlıcadan çevrilen Aşar Vergisi, devletin Müslüman halktan aldığı vergiye verilen isimdir. Müslüman satıcı ve üreticilerden ürettikleri her mal başına onda birlik alınan devlet payına öşür vergisi denmektedir. Yani Osmanlı’da üretici faaliyet üstlenen Müslüman halk ürettiği her 10 lokmanın birisini devlete vermek mecburiyetindeydi. Osmanlı’da 14. Yüzyıldan beri alınan bu vergi, 1841 yılında mal yerine fiyat olarak alınmaya başlanmıştır.
Yani eskiden devlet hazinesine doğrudan katılmayan daha doğrusu on lokmanın birini payitaht merkezli dağıtmaya yarayan bu vergi 1841 ve 1852 yıllarında çıkarılan fetva ve kanunlar ile o malın fiyatının doğrudan hazineye aktarılmasına olanak sağlamıştır. 19. Yüzyılda Devletin buhranlı günlerinde bu vergi %10’dan %30’lara kadar çıkarılmıştır. Aşar vergisi ancak 1925 İzmir İktisat Kongresinde kaldırılmıştır.
Uzun yıllar boyunca Osmanlı ve genç Cumhuriyetin gelir kaynağı olan bu vergi sadece devlet için değil halk içinde içselleşmiş bir durumu ortaya çıkartmıştır.
Zekat
Aslında tam bir vergi türü olmayan zekât, İslam dininde önemli bir pay kaynağını oluşturmaktadır. Osmanlıda vergiler doğal olarak devletin dinini ilgilendirdiği için Şeri alınan vergiler Müslüman halk için Zekât niteliği de taşımıştır. Osmanlıda vergiler konusu incelendiğinde halkın malından ve gelirinden %2,5 pay verdiği Zekât önemli bir yer tutmaktadır.
Cizye
Cizye, Osmanlıda vergiler toplanırken devletin en çok dikkat ettiği vergi türlerinden birisi olmuştur. Müslüman olmayan ve Osmanlı içerisinde yaşayan halktan toplanan vergidir. Askere, devlet işlerine ve bazı kamusal alanlara alınmayan gayrimüslim halkın güvenliği, saadeti, özgürlüğü için cizye vergisi vermesi şart olmuştur. Yalnızca erkeklerden alınan bu vergi sakat, kadın yahut din adamlarından alınmamaktaydı. Cizye oranı ise gelire bağlı değişen bir husus olmuştur.
İslam’ın ilk yıllarından beri alınan Cizye, Osmanlıda vergiler kanununun Fatih ile düzenlenmesinden sonra gümüş yahut değerli toprak ürünleri olarak tahsis edilmiştir. 1856 yılında Islahat Fermanının imzalanması ile Cizye vergisi ve Müslüman olmayanların askere alınmaması kaldırılmıştır. Özellikle 2. Meşrutiyet döneminde ise Cizye her anlamda yasaklanmıştır.
Haraç
Öşür vergisi gibi Haraçta Osmanlıda vergiler içerisinde ürün vergisi olarak öne çıkmaktadır. Öşür ’den farklı olarak Gayrimüslim halktan alınan bu vergi 1462 yılında yazılan bir belgede %20 olarak belirtilmiştir. Yani Osmanlı’da Müslüman halktan alınan ürün vergisi %10 olduğu dönemde Gayrimüslimden alınan ürün Haraç vergisi %20 seviyesindedir.
Ağnam Vergisi
Ağnam aslında tam olarak dini bir vergi değildir. Lakin hem devletin hem de İslam dininin küçükbaş hayvanlara verdiği ilgiden kaynaklı ağnam vergisi dini statüde yer almıştır. Osmanlıda vergiler çok keskin sınırlar ile ayrılmadığından Ağnam vergisini de dini vergilerden saymaktayız. Keçi ve koyun gibi hayvanlardan alınan belirli miktarı olan vergilere denmektedir.
Sipahi ve Subaşılar tarafından kullanılan Ağnam Vergisi, Papaz ve az malı olandan alınmazken alınan vergi ise sancaklardaki beylerin himayesine bırakılırdı. 1920 yılında TBMM’nin çıkarttığı ilk kanun ile ortadan kaldırılmıştır.
Osmanlı Devletinde Örfi Vergiler
Avarız Vergisi
Avarız Vergisi devletin ilk yıllarında savaş ve olağanüstü durumlarda toplanan din ve milliyet fark etmeksizin bütün Osmanlı halkının ödediği bir vergidir. 16. Yüzyıldan sonra kalıcı olarak toplanan bu vergi, hane halkı sayısıyla doğru orantılı şekilde düzenlenmiştir. Özellikle Şam, Dulkadir ve Erzurum sancaklarında Avarız Vergisi ortalama %20’lik bir orana çıkarak en yüksek bedele ulaşmıştır.
1763 yılı Avarız tahrirlerine bakacak olursak Osmanlı Devleti ortalama nüfus sayısının 11 milyon civarında olduğunu tahmin etmekteyiz. Lakin vergi kaçağı, gizli evlilikler, kadın ve çocukların sayısının saklanması gibi etkenleri de eklediğimizde 20 milyona yakın bir nüfus ön plana çıkmaktadır.
Çift Bozan Vergisi
Osmanlı Devleti tarım ülkesi olduğundan tarım ve üretim devletin ana gelir kaynaklarından birisi olmuştur. Bu sebeple üst üste mazeret bildirmeden üç defadan fazla toprağını ekmeyen çiftçiden Çift Bozan vergisi alınmıştır. Anadolu halkı Payitahtın haber ile imkânlarından yararlanamadığından ve en önemlisi güvenli ulaşımın sağlanamadığından topraklarını ekmekte zorlanmıştır.
Sultan II. Bayezid, Sultan Ahmed ve Sultan İbrahim dönemlerinde devletin zor durumunda vergi arttırması ve Sultan Selim ve Süleyman dönemlerinde siyasi olarak halktan uzaklaşılması bu bölgedeki çiftçi ve yerel halkın isyan etmesine olanak sağlamıştır.
Derbent Vergisi
Özellikle savaş zamanlarında ordunun ikmalini sağlamak için köprülerden alınan vergidir. Eyalet ve Sancakların ulaşımı adına yapılan köprülerden de aynı zamanda Derbent Vergisi alınmıştır. Sınırların güvenliğini sağlayan Derbentler ise Osmanlı Devletinde vergiden muaf tutulmuştur.
Çifthane Vergis
Devlet arazisi olan topraklardan alınan vergidir. Devlet arazisinin ekilmesi adına halka belirli bir oran karşılığında kiralanması da diyebileceğimiz bir sistemdir. Tahrir defterlerine kayıtları geçen devlet arazisi Osmanlı Devletinde %71 dolaylarındadır. Bu sebeple Çifthane vergisini toplamak devletin önemli gelir kaynaklarındandır. Eğer bu topraklar ekilmez ise çift bozan vergisi alınmaktadır.
İspenç Vergisi
Aslında dini bir vergi sayılabilir. Osmanlıda vergiler hususunda Ağnam vergisi ile birlikte kesin bir tarafa yerleştirilemeyen İspenç, Hristiyan halktan toprak ekimi karşılığında alınan bedeldir. 25 akçe gibi standart bir fiyatı olan İspenç aynı zamanda toprağın büyüklüğüne göre de artış göstermektedir.
İmdadiye-i Seferiye
Osmanlıda vergiler örfi ve dini olduğu kadar savaş zamanı ve barış zamanı olarak da ayrılmaktadır. İmdadiye-i Seferiye vergisi savaş zamanlarında devletin masraflarını karşılamak için aldığı vergidir. Savaş vergisi olarak kayıtlara geçmiştir. Savaşın ardından ise İmdadiye-i Hazariye vergisi ile savaş zamanında kaybedilen cari açık kapatılmaktaydı.
Belirli bir oran olmaksızın devletin uygun gördüğü oranda alınmıştır. Bu vergi, Osmanlıda vergiler hususunda ucu açık bir vergi türüdür.
Bac Vergisi
Bac aslında pazar ve satış noktalarında üreticilerin pazar açabilmesi için ödediği damga fiyatıdır. Yani Osmanlıda Bac vergisi ödemeyen bir satıcı pazar açamazdı. 13. Yüzyılda devletin ilk vergi türüdür. Tekâlif-i Örfiye adıyla kanunlaştırılmıştır.
Osman Gazi döneminde daha bireysel bazda toplanırken, Orhan Gazi Bac Vergisini, Osmanlıda vergiler ve ekonomi kanunnamesi olan İhtisab Kanunlarında nizama sokmuştur. Çeşitli Bac türleri de vardır. Bac-ı Niyabet, Bac-ı Tamga ve Bac-ı Ağnam gibi. Her ürün ve malın çeşidine göre isimlendirilmiştir.
Değerlendirme
Osmanlıda vergiler devletin ana gelir kaynağını oluşturmuştur. Tarıma dayalı ekonomiler özellikle zor zamanlarda üretimi arttıramayıp, vergileri arttırmıştır. Aslında kısa dönemde işe yarayan bu sistemler halkın vergilerden daha da fakirleşmesine neden olmuştur. Avusturya, Fransa ve Osmanlı 16. Yüzyıla kadar bu ekonomik modelleri benimsemiştir. Fransa ve Avusturya ticaret ve sömürge yolları ile tarım ekonomisini rahatlatabilirken, Osmanlı bu sistemi devam ettirmiş ve devletin ekonomisinin çökmesine neden olmuştur.
Tarım ekonomisi yarı devletçi sistemlerde tarih boyunca pek yarar gösterememiştir. Osmanlıda vergiler bizim o dönemin halkının durumunu ve nüfusunu öğrenmemize de olanak sağlamıştır. Çoğunlukla kadın, çocuk ve din adamlarından vergi alınmamıştır. Bu sebeple yetişkin bir erkek nüfusunu daha doğru bulabilmekteyiz. Osmanlıda vergiler konusu her bir vergi türünde ayrıntıları ile tahrir defterlerine yazılmıştır.
İlginizi Çekebilir: Tarihi Çağlar
İçerik hizmetlerimiz için iletişime geç!. Gençliğin gücüyle firmalara değer katma arzusuyla..