Gençlere değer katacak içeriklere Google Haberler'den abone olmak ister misiniz?.Google Haberlere Abone Ol. Gençliğe değer katma arzusuyla..
Şehir Tiyatroları veya İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları tıpkı sloganında belirtildiği gibi geçmişten günümüze uzanan, şehrin sakinlerine büyük bir hizmet, sanatçılarına ise bereketli ve geniş bir çatı sağlayan kurumdur. Eğer “Şehir Tiyatroları nedir?” şeklinde bir soruya sahipseniz öğrenmek için lütfen okumaya devam edin.
Şehir Tiyatrolarının Geçmişi
Şehirlinin genel kültürüne ve ilgisine hitap eden ve geliştiren bu kurum esas olarak Osmanlı döneminde “Dârülbedayi” adı ile 1914 yılında kuruldu. Şimdiki adını 1934 yılında İBB’ye bağlanmasıyla almıştır. O zamanın İstanbul Belediye Başkanı Cemil Topuzlu Paşa’nın isteği üzerine hem bir konservatuvar olarak eğitim veren, hem de şehrin kültür ve eğlence merkezi olmayı hedefleyen bu kurum hayata geçirildi. Eğitim direktörü olarak Fransız tiyatro sanatçısı André Antoine atandı ve eğitim müzik ve tiyatro olarak iki ana dala ayrıldı.
Fakat çıkan Birinci Dünya Savaşı kurumun işleyişini sarsar, maddi sorunlar ve dönemin kargaşası haliyle burayı da etkiler. Antoine İstanbul’dan ayrılmak zorunda kalır. Birçok kez mekan ve bina değişikliği yapılır, önce müzik bölümü, ardından okul kısmı tamamen kapatılır, yönetimle yaşanan anlaşmazlıklardan dolayı bazı oyuncular ayrılarak başka bir topluluk (Yeni Sahne, Türk Tiyatrosu, Milli Sahne) kurarlar.
Düzen ve verimlilik ancak 1927-28 sezonunda yakalanmış, bu dönemde kurumun başında Muhsin Ertuğrul vardır. Sahnelenen oyun sayısı ve özellikle Türk oyunları sayısı gitgide artmıştır. 1924 yılında yönetimin belediyeye bağlanma kararı ile disiplin ve işleyiş tam anlamıyla milli bir kuruma dönüşmüştür.
Şehir Tiyatroları Sahneleri
Şehir Tiyatroları geçmişte yaşam şartlarından dolayı birçok kez mekan değişikliğine mecbur bırakılmıştır. İlk olarak Rıdvan Paşa’ya ait olan Tepebaşı binası, ardından Şehzadebaşı’ndaki Ferah Tiyatrosu, yine Şehzadebaşı’ndaki Letafet Apartmanı ve Beyoğlu Hamalbaşı Caddesi’nde bir ev sıralanabilir. Günümüzde ise Şehir Tiyatroları bünyesinde toplam 10 adet sahne vardır. Bunlar sırasıyla:
- Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi
- Kadıköy Haldun Taner Sahnesi
- Fatih Reşat Nuri Sahnesi
- Gaziosmanpaşa Sahnesi
- Gaziosmanpaşa Ferih Egemen Çocuk Sahnesi
- Üsküdar Musahipzade Celal Sahnesi
- Üsküdar Kerem Yılmazer Sahnesi
- Kağıthane Sadabad Sahnesi
- Kağıthane Küçük Kemal Çocuk Sahnesi
- Ümraniye Sahnesi
Şehir Tiyatroları Repertuvarı
Özellikle Muhsin Ertuğrul’un yönetiminde kalıcı bir gelişim sağlayan tiyatro temsil sayısını ve repertuvar çeşitliliğini de geliştirmiştir. Dünya edebiyatından Dostoyevski, Tolstoy, Shakespeare, Molière, Çehov, Ibsen gibi ustaların eserleri sahnelenmiş, halkın entelektüel ilerleyişini evrensel katkıda bulunmuştur. Yabancı eserlerin yanı sıra yerli yazarların pek çoğu eserlerini ilk kez Şehir Tiyatroları’nda sergileme fırsatı bulmuş, dolayısıyla Türk tiyatrosu adına da önemli ilerleme kat edilmiştir.
Şehir Tiyatroları ilk temsilinde Çürük Temel (La Maison d’Argile) adlı uyarlamayı sergilemiştir, bu tam anlamıyla bir tiyatro topluluğu olma yolundaki ilk adımdı. Sahnelenen ilk yerli piyes Halit Fahri Ozansoy’un Baykuş adlı oyunudur, hemen ardından Yusuf Ziya Ortaç’ın Binnaz adlı eseri gelir. Reşat Nuri Güntekin’in Yaprak Dökümü 100. Kez temsile çıkan ilk yerli oyun iken, Rostand’ın Cyrano de Bergerac adlı eseri temsil sayısı 100’ü aşan ilk çeviri oyundur.
1935 yılında sahnelere de isimlerini veren Ferih Egemen ve Kemal Küçük ile çocuk tiyatrosu Türkiye’de ilk örneklerini uygulamaya koymuştur. Şehir Tiyatroları’nın kattığı bir diğer önemli değer ise ilk tiyatro dergisini yayımlama yolunu açmasıdır.
Turneler aracılığıyla sanat ve sahne imkanı olmayan seyirciye ulaştırıldı. Öbür yanda müzik gösterileri de aynı hızda gelişimine devam etti (kısa bir dönem için kapatılsa da), yurtdışından ünlü müzisyenler davet edildi.
Şehir Tiyatroları Ustaları
Başta André Antoine olmak üzere;
- Rıza Tevfik
- Burhanettin tepsi
- Minakyan
- Mösyö Rioti
- Salih Fuat
- Arif Hikmet
- Muhsin Ertuğrul
- Halit Fahri Ozansoy
- Celal Tahsin ilk akla gelen tiyatro öğretmenleriydi.
Müzik bölümü öğretmenleri ise alafranga ve alaturka müzik olarak ikiye ayrıldı.
- Reşad Rıdvan
- Rauf Yekta Bey
- Saadeddin Bey
- Hafız Yusuf Efendi
- Furlani
- Aram Sinanyan
- Albert Braun
- Viktor Radeglia gibi isimler ve daha pek çoğu sayılabilir.
Şehir Tiyatroları Yıldızları
Dârülbedayi bünyesinde yer alan ilk oyunculardan bazıları zaten halihazırda sahne deneyimi olan kişilerdi. Örneğin, Muhsin Ertuğrul, Raşit Rıza, Rıza Fadıl, Fikret Sadi vs. Geri kalanlar ise akademide eğitim almak üzere, orada tecrübe kazanmak için bulunuyordu.
Geleneksel Türk Tiyatrosu’nda alışıldığı gibi kadının yokluğu bu sefer normal değildi, erkekler tarafından karşılanmadı, kadın oyuncu eksiği büyük bir sıkıntıydı. Öğrenciliğe başvuranlar arasında kadınların sayısı yalnızca 8 idi ki bunların hepsi Hristiyandı. Müslüman kadınların tiyatroya başlamaları 1918’i buldu ve sahneye (ve topluma) ilk çıkışını yapan Afife oldu (1919). Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk’ün de ilgi ve desteğiyle sahnede Ermeni kadın oyuncular (Kınar Sıvacıyan, Eliza Binemeciyan) kadar Türk kadın oyuncular (Bedia Muvahhit, Neyyire Neyir) da mevcudiyet kazandılar.
Afife
Dârülbedayi oyuncuları arasında akla ilk gelen isimlerden Afife Jale’den bahsetmemek olmazdı. Elbette yaşamı, ünü ve geçirdikleri birkaç satıra sığdırılamaz fakat yine de değinmek gerek. Afife İnas (Kız) Sanâyi-i Nefise Mektebi’nde (şimdi Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) tahsilini yaptıktan sonra Dârülbedayi’nin konservatuvar sınavlarını kazandı.
Pek çok çalıştı fakat öğrenci olarak bir oyunda yer almak zordu. Onunla beraber başlayan diğer Müslüman genç kızlar ya bırakmış ya da tiyatroda farklı bir alana yönelmişlerdi. Nihayet Afife ilk oyunu olan Hüseyin Suat’ın Yamalar’ına 1919 yılında Kadıköy’deki Apollon Sineması’nda ile çıkışını yaptı. Bu tam bir şans işiydi çünkü rol sahibi Eliza Binemeciyan’ın Paris’e gitmesi üzerine onun yerine geçmişti. Sahnede kullandığı “Jale” takma adını kendi adı ile beraber kullanmaya başladı.
Ailesinin karşı çıkmasına ve o zaman Müslüman kadınların sahne yasağı olmasına (Dârülbedayi yalnızca kadınlara özel sahnelerde çıkacakları yönünde açıklama yapmıştı) rağmen devam etti. Defalarca polis baskını, tutuklanmaktan son anda kurtulma (Kınar Hanım’ın sayesinde) gibi tatsız durumlardan sonra en sonunda devletten gelen yoğun baskı ile Dârülbedayi topluluğunu bıraktı.
Sonraki yıllarda Burhanettin Tepsi Kumpanyası ve Milli Sahne ile turnelere, temsillere çıkabildiyse de, o zaman yaşadığı morfin bağımlılığı tam da cumhuriyetin kadınların önünü açtığı, yasakların kalktığı dönemde sanatını icra etmesini engelledi. 1928 yılında bir konserde tanıştığı müzisyen Selahattin Pınar ile 1929-35 yılları arasında kısa sürecek fakat hafızalara kazınacak cinsten bir evlilik yaşadılar.
Morfinmanlıktan kurtulamayınca Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne yatırıldı ve öldüğü yıl olan 1941’e kadar orada kaldı.
Adına verilen tiyatro ödülleri ile, yapılan filmler, belgeseller ve bale gösterisi ile anısı ve kadının sahnedeki mevcudiyeti halen daha yaşatılmaktadır.
İBB Şehir Tiyatroları bu yaz sezonu açıkhava oyunlarına Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda başladı. İlk oyun Pollyanna, ilginizi çektiyse kaçırmamanızı öneririm.
İlginizi Çekebilir: Mekansız Sanat: Enstalasyon’un 10 Örneği
İçerik hizmetlerimiz için iletişime geç!. Gençliğin gücüyle firmalara değer katma arzusuyla..