Gençlere değer katacak içeriklere Google Haberler'den abone olmak ister misiniz?.Google Haberlere Abone Ol. Gençliğe değer katma arzusuyla..
Skolastik Düşünce Orta Çağ tarihinin en temel sistemidir. Bu sistem bütün Avrupa devletlerini karanlığa sürüklemiştir. Şu an Orta Çağ sistemi var mıdır? Sorusu sorulacak olursa hâlâ bir şekilde devam etmektedir. Fakat sessizliğin içinde bürünüp hızlıca yayılmaktadır. Bu yazıda Skolastik düşünce sisteminin nelere sebep olduğu aşamalar şekilde anlatılacaktır.
Skolastik Düşünce Nedir? Özellikleri Nelerdir?
Skolastik düşünce felsefe alanında ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Bu alan zaten doğrunun var olduğu öne sürülerek okullarda okutulup öğretilmiştir. Skolastik düşünce maalesef Avrupa’da yaklaşık 1100’den 1700’e kadar Avrupa’da hüküm sürmüştür.
Skolastik kelimesinin anlamı Latince dilinde görmekteyiz. Schola(okul) scholasticus kavramından gelmektedir. Yani okul felsefesi olarak kullanılmıştır.
Skolastik Felsefesinin Amacı Nedir?
Her bir kavram her bir buluş ilk başta güven verir. Fakat bu düşünce sistemi hiçbir şekilde güvenli değildir. Skolastik felsefesi bütün eğitim-öğretim derslerinde gördüğümüz üzere kiliselerin bu sistemi kendi yararına çekip dinsel bir kapalı kutu haline getirmişlerdir. Avrupa’da kilisenin bu kavramı sınıfsal bir ayrıcalık olarak kullanıp bölmüş ve kiliseye bağlılık adı altında Avrupa insanı körleşmiştir. Bu sınıfsal ayrışmayı piramitler anlatmakta yarar vardır.
Piramit’e baktığımız üzere Skolastik düşünce feodal bir sistem de getirmiştir. Bu sistem içerisinde Kral en üst sınıfında ve kilise’ye bağlılığı bu durumda çok önemlidir. Baronlar dediğimiz soylu bir sınıf, şövalyeler ve Özgür ve Serf köylüler dediğimiz en alt sınıfı oluşturmaktadır. Avrupa bir derebeylik sisteminde karanlık dönemine girmiştir. Skolastik felsefe disiplininde adını duyurmuş filozoflar örnek verilirse eğer, Descartes bu döneminde sessizliğe bürünmüştür. Sistemle mücadele etmesi onun için iyi olmayacağı da bilinmektedir. Bu dönemde yazacağı olan ‘’Yöntem Üzerine Konuşmalar’’ yapıtında bilimsel çalışmaları yazdığı bir kitaptır. Fakat bu dönemde özenle yazdığı kitap basılmayacaktır.
Bu dönemlerde yaşayan filozoflar çoğunlukla ‘’Tanrı-Ahlak Anlayışı’’na yönelmiştir. Birçok yapıta değinmek düşünmek yasaktır. Örnek olarak Anselmus İtalyan filozofunun Tanrı-Ahlak anlayışı düşüncesinde Tanrı’nın kanıtlamasında Proslogion adlı çalışmasında şunları söyler; ‘’Zira inanayım diye anlamayı gözetlemiyorum; fakat anlayayım diye inanıyorum. Çünkü aynı zamanda şuna inanıyorum ki inanmadıkça anlamayacağım da.’’ (Anselmus, Proslogion I:’’neque enim quaero intelligere ut credam, sed credo ut intelligam’’.)
Anlaşılacağı üzere bütün Orta çağ filozofları tümel tikel ontolojik yaklaşımlara yönelmişlerdir.
Skolastik Düşünce(Scholasticus Cogitatio) Dönemleri: Tarihte Skolastik Düşünce Ne zaman Sona Ermiştir?
Antik Dünya ve Modern Dünya arasında kalan bir dönemden bahsediyoruz. Bu yüzden Orta Çağ dönemi dememiz gerekmektedir. Tabii ki de Tarihi dönemsel bir şekilde ayırmak mümkün müdür? Bu da ayrı bir tartışma konusudur.
Skolastik Düşünce Dönemi Avrupa’nın Sosyo-ekonomik tarihini de sarstığını söyleyebiliriz. Sosyal tarihi açısından Tarımın en yüksekte olduğu bu dönemlerde çekirge saldırıdan arazilerin tahrip olduğu, Veba salgının yükselişte olduğu ve Doğum oranlarının da azaldığı dönemlerdir.
Ekonomik faaliyetler ise, Kumaş, kereste, tuz, demir araçlar büyük ölçüde serfler tarafından üretiliyordu. Köylüler ürettikleri bu malların bir kısmını vergi olarak lorda veriyordu. Bazı malikânelerde iplik eğiren ve kumaş dokuyan kadınların çalıştığı atölyeler bulunuyordu.
Orta Çağ dönemlerini şu şekilde ayırırız;
- Erken Dönem Skolastik(800-1200)
- Yükseliş Dönem Skolastik (1200-1300)
- Geç Dönem Skolastik (1300-1500)
- Erken Dönem (800-1200)
Bu dönem Aristoteles’in düşünce sistemine ağırlık verilmiştir. Aziz Augustinus ‘’Anlamak için İnanıyorum.’’ Anlayışı ile yolu çıkıldı. Bu anlayış neticesinde Avrupa coğrafyasının büyük bir bölümü dogmatik bir yapı ile bağlı kalmak zorundaydı. Din ile gerçekler ışığında ilerleyen çoğu filozof ve tarihçiler de ilgilenmiştir. Dini kurallarla ile ilerlediği için bu yönteme biz ‘’Teoloji’’ sistemi demekteyiz.
- Yükseliş Dönem (1200-1300)
Batı Roma İmparatorluğunun çöküşü ile birlikte Skolastik düşünce sistemi yükselme dönemi yaşamıştır. Tanrı ‘’İyi’’ anlayışı ile gidilerek tezler hazırlanmaya başlanmıştır. Fakat Yükseliş dönemi dediğimiz temelinde yatan Kilise’nin yükselişidir. Burada artık ön plana çıkacak olan dogma(baskıcı) bir tavır ile aforoz, endüljans, kilise bağış ile cennetten arsa almak gibi mantığa ve akıla oturmayan Avrupa’yı sis kaplayacaktır.
- Geç Dönem (1300-1500)
Skolastik düşüncenin zayıfladığı bu dönemde Pozitif bilim yani Aydınlanma çağı adından söz etmeye başladı. Kilise olan inanç gittikçe azalmaya başlamış ve Almanya’da ortaya çıkacak olan Reform hareketinin lideri Martin Luther bir bildiri yayınlayarak insanları düşünmeye sevk etmiştir. Martin Luther’in savunduğu düşüncesine bakacak olursak Tanrı-İnsan ilişkisinde bir aracının girmesine karşı olduğunu söyleyerek, Avrupa’da devrim niteliğinde hareket başlatacaktı.
Skolastik Düşünce Neden Yıkılmıştır?
Skolastik düşünce sistemi Pozitif bilimin geliştiği, yeni yerlerin keşfedilmesiyle birlikte bilime önem verilmiş, Aydınlanma çağı ve Reform hareketleri ile son bulmuştur. Son bulmuş mudur? Bana göre hâlâ vardır. Fakat dönemsel bir çağı kapatmak bizim için bir kural olmuştur. Skolastik düşünce son bulmasıyla neyi getirmiştir? Merak etme, düşünme, sorgulama ve bir düşünceyi hemen kabul etmemeyi bütün insan varlığına öğretmiştir. Kendi düşünceme göre hâlâ bu baskıcı sistemin içerisindeyiz. Bir toplum bir düşünceyi mantığa uygun gelmese de zorla kabul ediyorsa veya farklı çıkarları var ise evet skolastik düşünce devam etmektedir. Görmek ile bakmak arasında fark vardır. Görmek sadece beyin organımızın gösterdiği bir işlevdir. Fakat Bakmak bambaşka bir şeydir. Bir varlık bakmak işlevini kullanıyor ise düşüncesine atıp araştırma içerisindedir. Bir gün umarım bakmayı tercih ederiz. Herkesin bildiği üzere George Orwell’ın yazmış olduğu ‘’1984’’ eserinde 1947-1948 dönemlerinden bahsederek yazmıştır. Demek ki Modern bir dünyada yazıyor ise Skolastik düşünce devam etmektedir. George Orwell’ın ‘’1984’’ adlı yapıtında dediği gibi; ‘’Düşünün, çünkü henüz yasaklanmadı.’’
Skolastik Düşünce İle Modern Düşüncenin Temel Farkları Nelerdir?
Skolastik düşünce bir kapalı kutuda kalıp var olanı kabul etmeyi öğreterek zorunlu tutmaktadır. Fakat Modern düşünce sisteminde, var olanın neden var olduğunu araştırma ile sonuca varılır. Bir baskı içerisinde kalan skolastik anlayışında, Modern anlayışta bir baskıda kalmayıp, birçok perspektif açıyla bakmaktır. Skolastik görmektir. Fakat Modern düşünce bakmaktır. Skolastik anlayışında düşünce bir kurumun içerisinde hazır olarak sunulur. Fakat Modern düşüncede ise kurum ve kuruluşun içinde değil, belki de insan vücudunun en muhteşem organı olan beynin içindedir. Kimseye bağlı kalmaz, objektif dinleyicidir. Bilgi tartışılır. Modern düşünce sisteminde şöyle bir oluşumu da vardır ki; Bilgi ne kadar hızlı yayılırsa bilgi körleşir. Bilgi bir sistemin içinde kalır. O zaman Modern düşünce de bir baskının içinde midir? Bu soruyu size bırakıyorum.
İlginizi Çekebilir: Tarih Bilimi Özellikleri Nelerdir?
İçerik hizmetlerimiz için iletişime geç!. Gençliğin gücüyle firmalara değer katma arzusuyla..