Gençlere değer katacak içeriklere Google Haberler'den abone olmak ister misiniz?.Google Haberlere Abone Ol. Gençliğe değer katma arzusuyla..
Psikoloji Nedir?
Sosyal psikoloji nedir yazımıza öncelikle psikolojinin kısa tarihi ile başlayalım. Psikolojinin köklerini araştıracak olursak eğer kendimizi Antik Yunan’a kadar uzanan bir yolculukta buluruz. Psikolojinin bundan önce felsefenin alt dallarından biri olduğu düşünülürse buna şaşmamak gerek. Bunun yanında psikolojinin bağımsız bir bilimsel disiplin olarak kendini göstermesi için 1870’leri beklemesi gerekmişti. Wilhelm Wundt’un psikolojiyi ayrı bir disiplin haline getirmesinin yanında, kendisi psikolog tanımını -kendi için elbette- ilk kullanan kişi olarak da tarihe geçmiştir. Psikoloji Wundt’un yanında Hermann Ebbinghaus, Ivan Pavlov John B. Watson gibi isimlerin büyük araştırmalarıyla kısa sürede dünyanın en saygın disiplinlerinden biri haline gelmiştir. Sosyal çevrede kişinin rahat yaşamasını ve uyumlu olmasını sağlamak adına geliştirilmiş bu disiplin diğer yandan, kişinin olaylara verdiği reaksiyonların nedenine inerek insan ruhunun aydınlık ve karanlık tarafını anlamaya çalışmaktadır. Sosyal bir canlı olan insan için diğer insanlardan uzak bir yaşam pek de kolay değildir, fakat yaşadığımız dönemi ele alırsak insanlardan uzak bir yaşam kolay olmamaktan öte, imkansıza yakın bir haldedir. Henry Thoreau bunu Walden Gölü yakınında insandan izole bir hayatı bir nebze denemeye çalışsa da bunu 2 yıl civarı gibi bir sürede ve arkadaşının mülkünde yapmıştır. Bu yüzden insandan kaçamayacağımız söz konusuysa en azından akıl sağlığımızı korumak adına sosyal psikolojiyi bir nebze anlamalıyız…
Sosyal Psikoloji Nedir?
Sosyal psikoloji insanların yaşadıkları çevredeki ve bulundukları topluluktaki düşüncelerini, fikirlerini, duygularını, inançlarını ve hedeflerini inceleyen bir bilim dalıdır. Sosyal psikolojinin temel farkı, çevreyi nesnel olarak değil de kişinin algısına bağlı olarak ele almasıdır. Davranışçı psikologlar sosyal durumun nesnel özelliklerini belirlemek ve bu nesnel koşulların davranışlarla ilişkisini tespit etmek için çalışırlar. Davranışçılar biliş, düşünme, duygu gibi kişiye özgü şeyler üzerinde durmazlar. Gestalt psikolojisi ise bir durumun nesnel özelliklerinden ziyade daha çok o durumun kişi tarafından nasıl algılandığı, yorumlandığı ve anlamlandırıldığını anlamak üzerine çalışırlar. Örneğin Kurt Lewin, Gestalt ilkelerini insanların diğer insanları nasıl algıladığını veya onların davranışlarını yorumladığını anlamak için kullanmıştır. Kısaca söz etmek gerekirse Gestalt ilkeleri: Zemin İlişkisi, Yakınlık İlişkisi, Benzerlik İlişkisi, Tamamlama İlişkisi, Süreklilik İlişkisi, Basitlik Yasası’dır. Kendinizin gerek tek başınayken, gerek birebir iletişim halindeyken, gerekse grup içindeyken davranışlarınızın nasıl da birbirinden farklı olduğunu gözlemlemişsinizdir. Bir olaya verdiğiniz tepkide yanınızda biri varsa tepkiniz farklı, yoksa daha farklı olur genellikle. Hatta vereceğiniz kararlar da bile bu durum geçerlidir, istemediğiniz halde aldığınız ürünleri düşünün. Kimilerini satın alma sebebiniz alışveriş sırasında birilerinin yanında olup olmamasıyla alakalıdır genellikle. Tabi bu noktada yanınızdaki kişinin kim olduğu, ona duyduğunuz saygı veya sevgi de tavırlarınız ve düşüncelerinizi büyük ölçüde etkiler. Mesela kariyeriniz için önemli biri, müdürünüz veya şefinizle birlikteyken tavırlarınız farklıyken iş arkadaşınızla birlikteyken daha farklı tavırlar sergileriz. Her ne kadar bu durum kulağa farklı gelse de aslında gayet normal bir durumdur, fakat dikkat çeken bu durum sosyal psikoloji alanının doğması noktasında büyük rol oynamıştır.
Sosyal psikoloji yapılan deneyler sonucunda etrafımızdaki insanların davranışlarımızı, düşüncelerimizi, inançlarımızı ve bakış açımızı etkilediğini bulmuştur. Herkesin az çok fikrinin olduğu bu durumu bir deney örneğiyle daha da somutlaştırmak gerekirse eğer Asch’nin uyum deneyinden söz edebiliriz. 1953 yılında yapılan bu deney çok basit ve önemli olan bu deneyde katılımcılara bir soru yöneltilmiş ve katılımcılar çoğunluğun cevabı ne ise onu seçmiştir. Bu bizim çoğunluğa uyma, çoğunluğun düşüncesini doğru ve güvenli bulma eğilimimizi gösteren bir deneydir. Ayrıca sosyal psikoloji alanındaki en meşhur deneylerden biri de Stanford Hapishane Deneyi’dir. Bu deneyde ise kişilerin güce olan tutkunluğu ve mutlak gücün yozlaştırıcı etkisini çok sert şekilde görmekteyiz. Stanford Hapishane Deneyi’nde katılım tamamen gönüllük esasına dayanmış ve rastgele şekilde gardiyan-mahkum seçimi yapılmıştır. Fakat gardiyanların mahkumlar üstündeki denetlenmeyen tam etki hareketleri deneyi öyle bir hale getirmiş ki, deney için belirlenen güne ulaşılamadan Philip Zimbardo deneyi bitirmek zorunda kalmış. Bu denetlenmeyen hareketlere denekler üzerinde psikolojik ve fiziksel şiddetten tutun da cinsel istismara kadar her şey dahil…
Sosyal Psikoloji Alanları
Sosyal psikoloji az evvel de belirttiğimiz gibi sosyal iletişim ve etkileşimin olduğu her alanı kendi araştırma alanı olarak belirler. Buna kişinin birebir iletişiminden tutun da çok kalabalık bir güruhla olan iletişimine kadar her şeyi dahil edebilirsiniz. Mesela kişinin eşiyle olan iletişimi veya çocuklarıyla olan iletişimi, bu iletişimdeki tavır değişimleri, etkilemesi veya etkilenmesi… Bu bahsedilen durumlarının incelenmesi sosyal psikolojinin deneysel alanını oluşturur.
Sosyal Psikolojinin Önemi ve Sosyal Çevre Karşısında Birey
Sosyal psikolojinin halihazırda yaptığı bir iş olan kişinin sosyal çevresiyle olan ilişkisini incelemek ve bunda bir sorun varsa onu düzeltmeye çalışmak başlı başına bir kazançtır zaten. Fakat bunun yanında sosyal psikolojinin yadsınamaz başka faydaları da vardır. Mesela; sosyal psikoloji toplumsal olan problemler üstünde de etkilidir. Bu alan toplumun birey olarak iyi olma, toplumsal sağlık, madde kullanımı, suç işleme, aile içi şiddet, psikolojik ve fiziksel zorbalık, agresif davranışlar ve önyargılar üzerinde yoğunlaşır. Sosyal psikologlar toplumun iyileştiricileri oldukları için doğrudan zihinsel sağlık üzerinde çalışmazlar. Fakat bu alanda yapılan çalışmalar toplumsal düşüncelerin, baskıların ya da bizdeki deyişiyle elalem ne der endişesi içinde yapılan veya yapılacak eylemlerin nasıl etkilendiğine ışık tutmakta.
Sosyal psikoloji alanında yapılan araştırmalar hem kişilerin kendi tutumlarında dışarıya ne kadar açık olduklarını anlamalarında hem de toplum bilincinin bir iskeletini çıkarmakta çok önemli rol oynamaktadır. Çoğu yazımızda belirttiğimiz gibi, kişiler kendi hayatlarını yaşamayı seçmekte kağıt üstünde özgür olsalar da aydınlığa giden yol karanlık bir mağaradan geçiyor. Karanlık içinde, mağaranın o alanında güvendeyizdir evet, o alanı tanırız evet, nerede hangi taş var nerede kim var biliriz evet ama bildiğimiz o yer, doğduğumuz yer olsa da öleceğimiz yer olmak zorunda değil. Işığı görmek ve ona yürümek, karanlık içinde taşlara çarparak, düşerek ve kalkarak aydınlığa yürümek gerçekten büyük şahsiyetlerin işi… Fakat bir kere ışığı görmüş biri artık karanlıkta barınamaz, içinde karşı koyamayacağı bir çağrı olur ışığa yürümek adına çünkü o kişiyi kaderi çağırmıştır artık. Bunun için mücadele eden insanlarda görülen ruhsal sıkıntılar, o yolu görüp oraya yürüyemeyen insanlarda görülen ruhsal sıkıntılara nazaran daha azdır. Çünkü genel manada ruhsal problemler, kişinin içine doğduğu ve dolayısıyla kendisinin seçemediği hem sosyal hem de bireysel koşullar neticesiyle yaşamak için var olduğu hayatı yaşayamamasından kaynaklanmaktadır diyebiliriz.
Bu sebeple sizin çevrenizle olan ilişkinize kendinizle olan ilişkiniz kadar değer vermemenizi tavsiye etmekteyim. Çünkü ölüm geldiğinde istediği hayata yakın bir hayat sürememiş, seçimlerinin çoğunda kendi düşünce ve isteklerinden çok etrafının ondan ne istediğine odaklanmış biri, birey olarak değil, sadece bir genel kanı sandığı olarak gömülür…
İlginizi Çekebilir: Eğitim Psikolojisi Nedir?
İçerik hizmetlerimiz için iletişime geç!. Gençliğin gücüyle firmalara değer katma arzusuyla..