Gençlere değer katacak içeriklere Google Haberler'den abone olmak ister misiniz?.Google Haberlere Abone Ol. Gençliğe değer katma arzusuyla..
Tarih biliminin oluşumunda hiç kuşku yoktur ki toplum bilinci ve tarihi çağlar önemli bir yer tutmaktadır. İnsanlık dünyaya ayak bastığı andan itibaren başta kendisini olmak üzere çevresini ve yaşadığı bölgeyi sorgulamıştır. Aileler zamanla yerini kabilelere onlarda aşiretlere bırakmıştır. Günümüz modern dünyasının oluşum süreci bin yılları aşan sürede bu toplum kimliği olmuştur. Pozitif Tarih anlayışı ve tarihin bir bilim olarak kabul görmesinden sonra özellikle anlatım ve konusu bakımından en çok irdelenen durum tarihi çağlar ve oluşum süreçleridir.
Joseph Brian ve Edward Hallet Carr gibi modern tarihçiler tarihi çağların birbirinden ayrılma süreçlerini kesin ve net saymamaktadır. “Tarih geçmişte olan olayları neden sonuç ilişkisi kurarak, o dönemin şartlarıyla değerlendirmek demektir.” Anlayışla eserler ortaya çıkartan tarihçiler, devir ve çağ gibi kavramları sadece olayları daha net anlamak için ayırma anlayışına sahiptirler. Yazının bulunup alışverişin yaygınlaşmasıyla toplumlar ihtiyaçlarını daha geniş alanlarda gidermeye başlamıştır. Özellikle Sümerler de ortaya çıkan çivi yazısı tarım ve stok alanlarını belirleyebilmek adına ortaya çıkmıştır. Tarih yazıcılığı ve bizim edinebildiğimiz bilgiler ancak yazının kullanımına dayanmaktadır. Tarihçilerin yazı öncesi tarihi çağları sınıflandırırken kullanılan eşyaları ön plana almışlardır Tarih öncesi çağlar 5 kısımda incelenmektedir;
Tarih Öncesi Çağlar
- Paleolitik Çağ (MÖ 2.000.000 – MÖ 10000)
- Mezolitik Çağ (MÖ 10.000 – MÖ 8000)
- Neolitik Çağ (MÖ 8000 – MÖ 5500)
- Kalkolitik Çağ (MÖ 5500 – MÖ 3000)
- Maden Çağları (MÖ 3000 – MÖ 1200)
Tarihi çağlar tarihte, yazıdan önce ve yazıdan sonra olarak adlandırılmıştır. Maden çağları da kendi içerisinde;
Maden Çağları
- Bakır Çağı
- Tunç Çağı
- Demir Çağı
Olarak 3 kısımda incelenir. Paleolitik Çağın son dönemlerinde ateşin bulunması ve oluşturulmasıyla birlikte insanlık artık daha sağlıklı beslenebilmiş ve bu da ömürlerinin uzamasına neden olmuştur. Yazıyla birlikte ulaşabildiğimiz tarih özellikle Aydınlanma Çağı adı verilen 17-18. Yüzyıl Avrupa’sında araştırma konusu olmuş, Arkeoloji ve Filoloji gibi bilimler ortaya çıkmıştır. Ve bu dönemden sonra tarihi çağların daha net oluştuğunu görebilmekteyiz.
Her toplumun kendi içerisinde farklı olayları sebep göstererek çağ yorumu olmuştur. Örneğin Çin kaynakları kendi takvimleri ve inançlarına göre, tarihi çağları birbirinden ayırmıştır. Bu anlayış Türk ve Batılı kaynaklarda da sübjektif bir şekilde sunulmaktadır. Hristiyanlığın teslis yani üçleme anlayışıyla kaleme alınan tarih yazıcılığı günümüze gelinen süreçte, birçok kez yenilenmiştir. Tarihi çağlar genel kapsamda 4 ana başlıkta incelenmektedir
Tarihi Çağlar
- İlk Çağ
- Orta Çağ
- Yeni Çağ
- Yakın Çağ.
İlk Çağ
Toplumların yazıyı daha anlaşılır bir hale getirmiş ve tarihi çağların en uzun süre devam eden çağı olmuştur. Bu çağda tek tanrılı dinler ortaya çıkmış, yerleşik hayat yaygınlaşmıştır. Sınıfsal teşekküller oluşmuş ve kölelik yaygınlaşmıştır. Günümüze kadar ulaşabilen ilk sanat eserleri bu dönemde ortaya konulmuştur. Her ne kadar tartışma konusu olsa da etkileri bakımından Kavimler Göçüyle birlikte İlk çağın sona erdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Kavimler göçü, özellikle Orta Asya Bozkırlarındaki konargöçer grupların toplu bir şekilde batıya göç etmesiyle kelebek etkisi gibi tüm toplumları yerinden edip göçe zorlamasıyla tanımlanabilir. Bu göçün bir diğer siyasi sonucu ise, Roma gibi büyük ve diğer devletlere nazaran daha merkezi olan devletleri zor durumda bırakmasıdır. İlk çağdan sonra kaleler ve surların önemi artmış özellikle tarım büyük önem arz etmiştir.
Orta Çağ
Orta çağ insanlığın düşünce ve siyasi yapısını değiştirmiş farklı etnik gruplara iyice ayrılmasına sebep olmuştur. Özellikle Kavimler Göçüyle Avrupa’da genişleyen Hunlar bölünen Roma Devletini zor durumda bırakmıştır. Konargöçer gruplar üretmekten ziyade tüketim topluluklarıdır diyebiliriz. İşte tam da bu sebeple yerleşik devletlere karşı yağma ve akınlar sık sık yapılmıştır. Bu sorunlar devletlerin sur arkasına çekilmesine sebep olmuştur. Büyük sur ve kalelerin yapılması Avrupa’da Feodalizmi ortaya çıkartmış sınıflar arası farklar büyük oranda artmıştır. Rusya coğrafyası başta olmak üzere Doğulu toplumlarda bu sınıfsallaşma tam olarak oturmamış ve güçlü Kontlar ortaya çıkamamıştır. Bu da tarih boyunca Doğulu toplumların merkezi topluluklar halinde yaşadığını gözler önüne sermektedir. Din bu dönemde toplumları yöneten statü halini almış, Avrupa “Karanlık Çağ” olarak adlandırılan dönemini yaşamıştır. Kilise ve Papa’nın hakları geniş bir vaziyet almıştır.
Bu dönem İslam Coğrafyasının aydınlık dönemi olarak kayıtlara geçmektedir. Bilim ve Felsefe İslam dünyasında yayılmış, ticaret yolları ve zenginlik bu bölgede yoğunlaşmıştır. Bağdat, Semerkant gibi şehirler dünya ticaret ve sanatının merkezi haline gelmiştir. Tarihi çağlar göz önüne alındığında bu dönem insanların modern çağa yavaş yavaş nasıl evirildiğini bizlere göstermektedir. Avrupa’ya baktığımız zaman yeniçağa doğru girilirken düşünce akımları önem kazanmış, felsefe, matematik, bilim ve sanatta insanlar özgür ve ampirik düşünce anlayışını benimsemeye başlamıştır. Reform hareketleri ile Katolik kilise güç kaybetmiş yeni bir inanç ve yaşayış tarzı olan, Protestanlık Almanya’dan kıta Avrupa’sına yayılım göstermiştir.
Roma İmparatorluğunun son varislerinden olan Doğu Roma İmparatorluğu 15. Yüzyılın başında yıkılmaya yüz tutmuş, küçük bir bölgeye sıkışmıştır. Avrupa’dan yardım istese de gerekli ve teçhizatlı yardımı görememiştir. Bu sebepler sonucunda, Osmanlı Hakanı Sultan II. Mehmed’in Constantinopolis’i almasıyla Roma Devri tamamen kapanmıştır. Batılı tarihçiler Yeni Çağın başlangıcını Rönesans olarak vurgulasalar da özellikle Türkiye tarihçiliğinde Yeni Çağın başlangıcı İstanbul’un fethine bağlamaktadır. Kısaca bu durumun sonuçlarına bakacak olursak, İstanbul’dan kaçan düşünürlerin de etkileriyle Avrupa kendi içerisinde savaşlara teslim olmuş ve bu savaşlar sonucunda karanlık döneminden çıkarak hızlı ve radikal yenilikleri başarmıştır. Avrupa, Rönesans hareketinin ardından coğrafi keşiflerle birlikte Oryantalist anlayışa bürünmüş, üstün ırk mantalitesiyle hareket ederek Doğuyu her anlamda geride bırakmıştır.
Yeni Çağ
Tarihi çağlar içerisinde en kısa zaman biçilen devirlerden bir tanesidir. 15 ve 18. Yüzyılları kapsayan bu dilim Avrupa merkezli anlatımlara konu olan bu devir, coğrafi keşif ve aydınlanma dönemiyle gelişen düşünce ve fikir akımlarını gözler önüne sermektedir. Jean Jacques Rousseau, John Locke, Montesquieu, Hobbes gibi dönemin yazar ve filozoflarının eserleriyle etkilenen halk; Ulus, Millet, Özgürlük ve Eşitlik gibi kavramları öğrenmeye başlamıştır. Zamanla Kıta Avrupa’sına yayılan bu düşünceler insanları ve devletleri temelden sarsmış ve modern devlet kavramını ortaya çıkartmıştır. Hukuk ve Adalet alanında ki yenilikler İnsan Hakları, mülkiyet hakkı gibi temel değiştirilmeyecek hakları ortaya çıkartmıştır. Bu dönemde yine, merkezi otorite güçlenmeye başlamıştır. Sömürgecilik yaygınlaşmıştır. Coğrafi Keşiflerle birlikte yeni yerler, yeni havan ve bitki türleri bulunmuştur. Sanayi Devrimi İngiltere merkezli olarak gerçekleşmiştir. Sanayi Devrimi bu çağın sonlarına doğru ortaya çıkmıştır ve Fransız Devrimi’yle birlikte Yeniçağ son bulmaya başlamıştır.
Yakın Çağ
Bazı tarihçiler tarafından Sanayi Devrimiyle başladığı savunulsa da çoğunlukla, Fransız İhtilali’nden günümüze kadar süren dönem olarak sınıflandırılmıştır. Bu dönem doğrultusunda başlıca, krallık yönetimleri devam etmekle beraber, demokrasi anlayışı güçlenmiştir. Pozitif Hukuk kuralları oluşumunu tamamlamaya başlamış, adalet ve cumhuriyet kavramları güçlenmiştir. İngiltere, ABD ve Fransa başta olmak üzere birçok devlet rejimlerini değiştirmeye başlamıştır. İnsan hakları kavramı Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi ile hız kazanmış, insanlar haklarını aramaya başlamıştır. Sömürgecilik iyice yaygınlaştırılmıştır.
Sanayi Devrimiyle üretilen ürünler ve makineleşme süreci insanların emek gücünün meta yoluyla satın alınmasına olanak sağlamış. Burjuva sınıfları zenginleşmiştir. İşçi ve Burjuva arasında çatışmalar başlamış, Karl Marx gibi filozofların ortaya çıkması bu çatışmayı ideolojik perdeye taşımıştır. Doğu ise bu süreci yakalayamamış, Rusya, Osmanlı ve Çin gibi büyük Doğu Devletleri güçlerini kaybetmeye başlamıştır.
Rusya batılılaşma sürecine girse de bu süreci tamamlayamamıştır. Osmanlı, yerel yönetimini 19. Yüzyıla kadar yenileyememiş ve Sanayileşme sürecini başlatamamıştır. 20. Yüzyılın başlarına gelindiğinde büyük İmparatorluklar ulus kavramı ile çöküşe geçmiş, İmparatorluklar yerine Ulus Devletleri kurulmuştur. İlk defa büyük çaplı bir savaş ortaya çıkmıştır. 1.Dünya Savaşı’nın sonucunda sömürgecilik yerini manda ve himaye gibi kavramlara bırakmıştır. 2. Dünya Savaşının ardından ise dünya barış ve eşitlik sloganlarını benimsemeye başlamıştır. 1. Dünya Savaşı ve 2. Dünya Savaşının yaralarını Milletler Cemiyeti, Birleşmiş Milletler gibi kuruluşlarla sarmaya çalışan devletler, dünya barışı sloganlarını dillendirmişlerdir.
Değerlendirme
Konumuzu özetleyecek olursak, Tarihi Çağlar yazının icadıyla bir sistem altında yazılmaya başlanmıştır. İnsan doğası gereği yaşadıklarını anlatmaya meyil etmiştir. Bu sebeple Tarih öncesi çağ ismini verdiğimiz dönemler yazıdan önceki daha ilkel yaşayışı temsil etmektedir. İnsanlık oluştuğu ilk asırdan bu yana gelişimini sürdürmüştür. Günümüz dünyasını daha iyi anlayabilmek adına tarihi çağları ve yaşanan olayları daha net bir şekilde ortaya koymalıyız diye düşünmekteyim. Araştırma ve öğrenme içgüdüsü insanlığı uzay çağına sürüklemiştir. Bu yazıda da insanlığın ilerlemeci gelişimine bir bakış sunmak istedim, İyi Okumalar.
İlginizi Çekebilir: Çin Tarihi
İçerik hizmetlerimiz için iletişime geç!. Gençliğin gücüyle firmalara değer katma arzusuyla..