Gençlere değer katacak içeriklere Google Haberler'den abone olmak ister misiniz?.Google Haberlere Abone Ol. Gençliğe değer katma arzusuyla..
Terakota, pişmiş toprak anlamına gelen Latince menşeli İtalyanca Terra cotta teriminden türemiştir. Dünya’yı tanımlamak için kullanılan Toprak, Yer üstü ve Yer küre kelimeleri dillerin çeşitli alanlarında kullanılmıştır.
Yapısal İşlevleriyle Terakota
Terakota Dünya’da Neolitik Çağdan itibaren kullanılan bir madde olmuştur. Saf bir materyal değil türetilmiş bir çeşit seramiktir. Çanak Çömlekli Neolitik Çağ’ın getirilerinden biri de bu tarz iyonik ve seramik maddelerin birleştirilmesi olmuştur. Bu sayede insanlar süs eşyası, kap, kacak, saksı, boru ve çömlekler yapabilmişlerdir.
Akarsu ve Nehir gibi su yataklarına yerleşim yeri kuramayan insan toplulukları suyu ve çeşitli materyalleri taşıyabilmek adına Terakota gibi maddelerden taşıyıcı araçlar yapmışlardır. Kimi zaman kanalizasyon borularında da kullanılan Terakota özellikle Doğu Hindistan, Çin, Tibet ve Orta Doğu Medeniyetlerinde yaygın kullanım alanı görmüştür. Terakota denildiğinde akıllara ilk gelen şeylerden birisi de Terakota Ordusu yani Toprak Askerlerdir.
Terakota Kullanımları
Terakota kullanım amacıyla geniş bir alanda kendisine yer bulmuştur. Hindu tapınakları, İngiltere’de çeşitli kültürel binalar, Çin ve Orta Tibet’ te bulunan eski lahit ve heykeller terakota ve türevleriyle yapılmıştır. Bu anlamda yapımı ilkel çağlardan itibaren sürekli evrim geçirmiştir. Örneğin İndüs Vadisi bölgesinde keşfedilen terakota yapıları daha kırılgan ve görsel yapıdayken günümüzde yapılan süs eşyaları ve kullanılacak aletler daha seramik varidir. Bu bağlamda kullanım amacı çeşitli nedenlerle değişmektedir.
Hitit ve Sümer Uygarlıklarında da Terakota yapıları görülmekteydi. Bu bağlamda toprağın pişirilmesi ile elde edilen yapılar ilk çağlardan beri insanların ilgi odağı olmuştur. Dini motifler ve insan heykellerinde kullanılması ise şekil almasının daha kolay olmasıdır. Bu sayede ilkel dinlerin de önemli bir sembolü Terakota motifleri olmuştur. Tabi killi toprak, kireç, kerpiç ve balçığın daha çok kullanım alanında yer alması terakota, cam ve kristalize bileşiklerin kullanımını ikame etmiştir.
Kille benzer yapıda olsa da Terakota çeşitli şekillerde bu tür yapılardan ayrılır. En önemli ayrım noktası ise çürüme olarak adlandırılan dökülme evresinin geç olmasıdır. Killi yapılar oksit bakımından daha zengin olduğu için doğada kısa sürede renk ve pas değişimine uğramaktadır. Pişmiş Toprak ise oksitlenmesini daha geç tamamlayabilir.
Bunun en büyük sebebi ise toprağın saf mineral bakımından daha zengin olmasıdır. Bu bağlamda bakıldığında kullanılan materyallerin işlevselliği ilk çağ insanı için süsten daha zaruri olmuştur. Nüfus ölçeğinde yoğun alanlarda toprak bazlı materyallerin kullanılması da bu sebeple şaşırtıcı değildir.
Terakota Ordusu
Terakota Ordusu Çin sınırları içerisinde bulunan ve ilk merkezi Çin İmparatoru olan Qin Shi Huang’ın mezarında 8.000 ila 10.000 arası heykel bütünüdür. Bu sayıdaki toprak asker heykellerinin M.Ö 200’lerden beri toprak altında olduğu düşünülmektedir. 1974 yılında Çin’li bir çiftçi tarafından bulunmuştur. Lakin bu konuda da şüpheler vardır, 1920 yılında keşfedildiği ancak çevre halkı tarafından korkudan tekrar kapatıldığı yönünde bazı söylemler de mevcuttur.
Yapılan çalışmalarda 1982 yılında bu mezarın daha önce açıldığı tespit edilmiştir. Toprak kaymasına uğradığı ve üzerindeki piramitli yapının bozulduğu da görülmüştür. Bu sebeple net olarak bildiğimiz tek bilgi 1974 yılında araştırmaya başlandığıdır. Ayrıca 1987 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirasları listesine dahil edilmiştir.
Bu Terakota ordusu günümüzde dahi hâlâ gizemini korumaktadır. Zira heykellerin silüetleri gerçek insan yüzlerini andırırken ayrıca at, at arabası, çeşitli eşyalar ve kılıçlar da mezarda bulunmuştur. Rivayet edildiği üzere Qin Shi Huang’ın mezarını korumakla görevli bu toprak asker heykellerinin yüzleri özel olarak el işçiliğiyle yapılmıştır. 10.000’e yakın sayıdaki heykellerin bu kadar insana benzer şekilde oluşturulması da aslında Qin Hanedanlığı yani birleşik ilk Çin İmparatorluğu döneminin heykel sanatının ne denli gelişmiş olduğunu da göstermektedir.
Ortalama 120 kilometre kare genişliğinde bir alanda bulunan bu mezar yarı bir piramit şeklindedir. Ayrıca mezarın 76-82 metre arasında bir boy uzunluğu olduğu da tespit edilmiştir. Bugün hâlâ mezarın içerisindeki bütün asker, silah ve araçlara erişilememiştir. Jane Portal ve Qingbo Duan’ın İlk İmparator ismiyle yayınladığı eserler bütününde Terakota Ordusu hakkında bilimsel gerçeklikler göze çarpmaktadır. Askerlerin yapılışı esnasında süs olarak kullanılan krom elementi ve ayrıca, ilkel kalay, yoğun ısıda kızartılmış toprak ve ışıktan bu denli uzak yapılan mezar bu ordunun dökülüp yıkılmasına engel olmuştur.
Ayrıca bu yapının uzun yıllardır korunmasının bir diğer noktası ise Xian bölgesinin Qin Hanedanlığının birleştirdiği Çin’in ilk başkenti olmasıdır. Zira bu bölge uzun yıllar ticaret ve insanlara ev sahipliği yapsa da dönemin insanları İmparatorlarının mezarlarını korumuştur. Modern dünyada ise bu mezarın önemi tam olarak tespit edilemediği için insanlar tarafından keşfedileceği günü beklemiştir.
Çin; İmparatorluk Dönemi
Qin yani Türkçe adı ile Çin Hanedanlığı aslında Çin’in ilk hanedanlığı değildir. Çin antik dünyanın en büyük 3 medeniyetinden birisiydi. Hellen ve Latin medeniyetlerinin Uygarlık sahnesine çıkmasıyla dünya çift kutuplu günlerin ilkini yaşamaya başladı. Bir tarafta Batı’nın Hellen Uygarlığı diğer tarafta ise Doğu’nun Pers Medeniyeti. Farsi bir kavim olan Ahamenişlerin yükselmesiyle başlamıştır. M.Ö 6. Yüzyıl dolaylarında yükselen bu Farsi kavim Sassaniler’in tarih sahnesinden silinmesiyle 7. Yüzyılda yok oldu. Ardından Modern anlamda 18. Yüzyılda Türkmen Kızılbaş Safevi Devletinin tarihten çekilmesiyle boşluktan yararlanan Farsi kavimler Türk Qaçar Hanedanlığının yönettiği İran’da tekrar söz sahibi oldular. Ve günümüz İran’ın oluşumunu sağladılar.
Bu konunun Qin Hanedanı açısından önemi Antik Dünyanın karmaşasında Dünya’nın bir diğer ucunda yalnızca barbar akınlarıyla uğraşan bir Çin vardır. Bu sayede bilim, mimari, sanat ve teknoloji anlamında ülkelerden hem etkilenip hem de bunları bünyesinde koruyabiliyordu. Hun akınları yerleşik ve yok edici değildir. Hunlar konargöçer bir toplum olduğu için ihtiyacı kadarını yağmalayıp Çin’i serbest bırakmaktaydı. Bu sebeple Çin medeniyeti uzun yıllar birliğini yakalayamasa da hiç bozulmamıştı. Qin Shi Huang tarafından yaptırılmaya başlanan Çin Seddi ve gelişen İpek Yolu ticareti ile Qin Hanedanlığı Çin’deki siyasi birliğini tamamlayıp tarih sahnesine çıktı.
İmparator özellikle Konfüçyüs akımlarını yasaklayıp Legalizm’i, yani çağın gereklerine uyma felsefesini ülkesine benimsetmiştir. Artık Dünya’nın gerçek anlamda bir süper gücü vardı, Çin İmparatorluğu. Bugün dahi Çin mirasını Qin Hanedanlığından almaktadır.
12 İmparatorluk Dönemi, 3 İmparatorluk Dönemi, İmparatorluk Savaşları(Beylik Savaşları), Afyon Savaşları, Japon istilası ve Sömürülme faaliyetlerinden 20. Yüzyılın ilk çeyreğinde kurtulmayı başaran Çin, Komünist Parti’nin yükselmesi ile 1970’lerde siyasi teşekkülünü tam anlamıyla oluşturdu. Günümüzde hâlâ Komünist bir ekolle yönetilse de ticaret, silahlanma ve diplomasi alanında Komünizm etkilerinden arınmış bir vaziyettedir.
Hint Toprakları İçin Terakotanın Anlamı
Tapınakların ve ibadethanelerin yapımı bağlamında son 50 yıldır bilimsel çalışmalar yürütülmektedir. Örneğin ilk çağlardaki Sümer tapınaklarının yapıları çeşitli yerdeki tapınaklarla benzerlik göstermiştir. Yalnızca dış mimari olarak değil, iç mimari konularında da benzerlikler mevcuttur. Sümer dininin ilk medeniyet dinlerinin atası ve kapsayıcılığı nedeniyle bu durum anlaşılabilir vaziyettedir. Lakin Hindu tapınakları İndüs ve Tibet dinlerinin hemen hepsinden etkilenerek oluşturduğu Tapınaklarda çeşitli terakota yapılara da önem vermiştir.
Görece daha modern sayılan Hindu tapınaklarının dahi neden bu tarz işlemelerini kil, terakota ve çeşitli toprak ürünlerinden yaptığını tartışan insanlar aslında toprağın ilk atalarımızdan beri manevi değerinden bahsetmektedir. Hitit, Yunan ve Fars dinlerinde de toprak figürü önemli bir parçadır. Bu sebeple toprağın işlenerek dini, siyasi ve kamusal alanlarda kullanılması olayı Çin’den Maya’lara her uygarlık için geçerli olmuştur. İşte tam da bu sebeple Terakota heykelleri, yapıları ve araçları bugün dahi kavimlerce kullanılmaktadır.
Değerlendirme
Terakota, yani pişmiş toprak insanlığın ilk çağlarından beridir kullanılan bir madde olmuştur. Tapınak, mezar, araç, çömlek ve sanat alanında kendisine kullanım alanı açan bu madde Neolitik Çağ’ın sona ermesi ile insanlığın en yoğun şekilde kullandığı ürünlerin ham ürünü olmuştur. Doğal toprak ve Çömlek araçları gibi teknolojik atılımlar yoluyla kullanım amacı değişerek gelişmiştir.
Toprak askerler, tanrı motifleri, kültürel binalar, sanatsal ürünler ve ev araç gereçleri gibi dünyaya önemli miraslar kazandırmıştır. Bu bağlamda Toprak, taş ve ateşin uyumunu atalarımız bu denli işlevsel kullanarak bugün imrenerek baktığımız eserleri bizlere miras bırakmışlardır. UNESCO’nun bu bağlamda Terakota Askerler ile çeşitli Yapıları koruması ve elbette yeni keşifler bizlere ilk atalarımızın hayatını daha doğru bir şekilde yorumlama fırsatı sunmaktadır.
İlginizi Çekebilir: Psikolojik Hastalıklar Nelerdir?
İçerik hizmetlerimiz için iletişime geç!. Gençliğin gücüyle firmalara değer katma arzusuyla..