Gençlere değer katacak içeriklere Google Haberler'den abone olmak ister misiniz?.Google Haberlere Abone Ol. Gençliğe değer katma arzusuyla..
Bu yazımda sizlere Topluluk veya Toplum Davası Nedir? İlk Toplum nasıl ortaya çıkmıştır? Toplum kavramını sosyoloji ve felsefi açıklamalar yapan düşünürleri görerek toplum türlerini ortaya koyacağız. Bu neticede siyasi, ekonomik, kültürel, sosyal ve din disiplinlerinin toplumu nasıl etkilediğini göreceğiz.
Dünya Tarihi için Topluluk Davası Nedir?
Topluluk veya Toplum kavramı her çeşit açıklaması vardır. Toplum kavramını anlayabilmek için bizim yöneleceğimiz alan ilk başta Tarih bilimidir. İlk Topluluk aile Yontma Taş Devrinde(Paleolitik Çağ) ortaya çıkmıştır. Cilalı Taş devrine(Neolitik Çağ) baktığımız zaman insanlar yerleşik hayata geçmesiyle birlikte iş bölümü ortaya çıkmış ve aileden daha kalabalık olan kabileler arasında küçük köyler kurulmuştur. Bu dönemlerin aldığı isimler insanların ihtiyaçları için kullandıkları malzemeler düşünülerek verilmiştir. İnsanoğlunun madeni keşfetmesiyle birlikte artık yeni bir serüvene geçilmiş, güvenlik amaçlı aletler süs eşyaları vb. bunları madenlerden üretmişlerdir. Maden çağında oluşan ticari ilişkiler ve insanlar arasındaki etkileşiminin toplum açısından olumlu sonucu köyler dışında şehirler kurulmuştur. Dolayısıyla hepimizin bildiği üzere Anadolu’da Hititler, Mezopotamya’da Dicle ile Fırat Vadisi’nin aşağı bölgelerinde başta Sümerler olmak üzere Akadlar, Babil, Elam, Asurlular dünya tarihinin ilk şehir devletlerini kurmuştur. Dünya tarihinin ilk sosyal toplumu, ilk devleti, ilk medeniyeti olan Sümerler’in dini, sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal yapılanması bakımından diğer toplumlara öncülük etmiştir. Birçok devlette Sümerlilere örnek olarak devlet biçimini oluşturmuştur. Zaman içerisinde gücünü kaybeden Sümerler, dönemin güçlü toplumlarından Akadlar’ın taarruzları sonucunda parçalanarak dağılır.
Tarih içerisinde toplumlar Dünya tarihinde yazının icadından önceki ve sonraki olarak Tarih öncesi ve sonrası olmak üzere ikiye ayrılır. Yazının icadı ile başlayan tarih sonrası çağlar, İlkçağ, Ortaçağ, Yeniçağ ve Yakınçağ başlamıştır. Yazının buradaki en önemli faktörü ise siyasi, dini, hukuk, sosyal, ekonomik gelişmeye başlamış, bunun sonucunda devletlerin ortaya koyduğu sistematik devlet yönetim şekilleri çıkmıştır. Yazı öyle bir şeydir ki insanların bilim üzerine düşünmelerini sağlamıştır. Tarih sonrası çağlarının ortaya çıkmasının temelinde fetihler, ihtilaller ve keşifler gibi insanlığı etkileyen ve yeni bir dönemin açılmasına sebep olan siyasi olaylar yer almıştır. Yazının bulunması, Kavimler Göçü, İstanbul’un Fethi ve Fransız İhtilali gibi bu gelişmeler toplumu fazlasıyla etkilemiştir. Toplum’u en çok etkileyen faktör siyasi sebeplerdir. Devleti devlet yapan toplumdur. Toplum ne kadar bilinçli olursa her sistematik oluşum o kadar iyi olur. Bu yüzden Topluluk Davası Nedir? Devleti etkileyen en önemli yapıdır.
Tarih çağlarının ayrılmasını gelişigüzel sizinle paylaştım. Eğer, Tarih çağlarının ayrılmasını daha detaylı öğrenmek isterseniz ve kalıplaşmış ve ders kitaplarında yazılan cümlelerden sıkıldıysanız ve sıkılmanızda çok normal size bir kitap önerebilirim. Kitabımızın ismi Jacques Le Goff’un eseri olan ‘’Tarihi Dönemlere Ayırmak Şart mı?’’ kitabı okumanızı şiddetle tavsiye ederim.
Konumuza dönecek olursak ülkemizde ilk yerleşim yeri olan Şanlıurfa Göbeklitepe’de yapılan kazılar sonucunda arkeologlar dünyanın en eski yerleşim yerini ortaya çıkarmıştır. Göbeklitepe esasen insanların bir tapınak etrafında bir araya gelmesi ile kurulmuş bir bölgedir. Yapılan araştırmalar ise buradaki insanların avcılık ve toplayıcılık yaparak geçimini sağlamış ve tapınağa yakın olmak amacı ile bir araya gelmiştir. Sonuç olarak dünya tarihine, uygarlık tarihine baktığımızda insanların bir araya gelme sebepleri değişiklik göstermektedir.
Sosyologlar için Toplum Tanımı Nedir?
Toplum kavramı birçok anlamı ve farklı açıklamalar olsa da hep aynı sonuca varılmıştır;
Robert M. Maclver, ünlü bir sosyologdur. Siyasal bilimci olması yanında Siyasi kurumlar ve toplumun işleyişi arasındaki etkileşimi açıklamıştır. Maclver için Topluluk Davası Nedir? ‘’birlikte yaşayan, birbirini ve böylece şu ya da bu özgün çıkarlar değil de kendi yaşamlarını ilgilendiren tam ve yeterli çıkarlar bütününü paylaşan’’ bir grup olarak insan tanımlamıştır. Buradaki çıkarlardan kasıt işbölümüdür. İnsanların diğer insanlarla ihtiyacı olan bir şeyi paylaşım yapmaktır.
Robert E. Park ve Ernest W. Burgess için Topluluk Davası Nedir? ‘’aynı toprak parçası üzerinde, aynı dili konuşan, aynı töreleri paylaşan az çok aynı duyguları taşıyan ve aynı davranış biçimlerini gösteren insan topluluğu’’ olarak tanımlamışlardır.
Bir insan grubunun topluluğu oluşturması için bazı özellikler ve ölçütler belirlenmiştir. Bir grubun topluluk olabilmesi için;
- Bazen birincil, yüz yüze yakın olarak da adlandırılan diğerleri ile kişisel ilişki,
- Grup olaylarında ve toplumsal işlevlerin yerine getirilmesinde bireyin duygulu, duyarlı olması,
- Grup tarafından yüce ve önemli görülen değerlere inanç,
- Grubun diğer üyeleriyle dayanışma duygusu gerekmektedir.
Topluma düşen görev ve sorumluluklar vardır. Bu ne kadar yazılı olarak görülmese de Toplumu toplum yapan şey aslında en önde gelen şey ahlaktır.
Toplum ve uygarlık arasındaki bağ ise, zaman içerisinde eğitim ihtiyacının artması, teknolojinin gelişmesi, güvenlik ihtiyacının doğması, yöneten-yönetilen ilişkisinin belirlemesi ve topluluk içinde etkileşimin artması ile biz uygar toplumdan bahsetmekteyiz. Bu uygar toplum olarak adlandırılan toplumların temeli atılmıştır. ‘’Uygarlık; bir halkı başka halklardan ayıran onun özgün yanını ortaya koyan, yaşayış biçimlerinin, kullanılan aletlerin, çalışma biçim ve yöntemlerinin, inançların, düşünsel ve sanatsal faaliyetlerin, siyasal ve sosyal örgütlenme biçimlerinin bütünü olarak tanımlanmıştır.
Marx’a göre toplum kavramı çok farklı tanımlanmıştır. Onun çatışmacı kuramının da etkisi ile birlikte toplumu şöyle açıklamıştır; ‘’Uzlaşmaz sınıfların çatışmaları sonunda belirlenen bir etkileşim süreci niteliği taşıdığından insanlığın tarihi aynı zamanda sınıf çatışmalarının da tarihidir.’’
Son olarak İbn-i Haldun için Topluluk Davası Nedir? ‘’Aristo’dan beri bilinen, ‘’insanın sosyal bir varlık olduğu, yalnız başına yaşayamayacağı’’ fikrini ifade ederek, toplum halinde yaşamanın zorunluluğundan söz etmektedir. Zira Allah, insanı, gıdasız yaşayamayacak şekilde yaratmıştır. İnsan, bu ihtiyaçlarını tek başına karşılayamaz. O birtakım ihtiyaçlarını karşılamak için, yakınlarıyla dayanışma içerisinde olmak zorundadır. Savunma bakımından da aynı durum geçerlidir. Hayvanlar, insanlardan daha güçlüdür ve Allah, her hayvana bir savunma organı vermiştir. İnsana da düşünme kabiliyeti ve el vermiştir. İnsan, düşünme kabiliyeti sayesinde birçok sanat ve bilimsel faaliyeti gerçekleştirebilir. Bilim ve sanat, insanı hayvandan ayıran en önemli özelliktir. Silah ve gıda ise dayanışma ile elde edilir. Şu halde toplumsal hayat, insanlık için kaçınılmazdır. Toplumsal hayat olmaksızın insan, ne varlığını garantiye alabilir ne de Allah’ın dünyadaki halifesi olarak ilahi planı gerçekleştirebilir. İşte bu birlikte oturma ihtiyacından, devlet ve hükümdarın zorunluluğu fikri ortaya çıkar. Bu sebeple bir iktidar etrafında toplanmak da zorunlu olmaktadır.’’
Toplum Türleri Felsefi Açıklamalar
Toplumlar siyasi, ekonomik, sosyal yapılandırmalar ve gelişmişlik düzeyi olarak çeşitli gruplara ayrılmıştır. Toplumları temel olarak; ilkel toplum, tarım toplumu ve endüstriyel toplum olarak üçe ayırmaktayız. Toplum türlerini incelediğimizde birçok düşünür kendine göre yorumlamıştır.
Herbert Spencer, kendisi siyaset felseficisidir. ‘’Devlete Karşı İnsan’’ adlı yapıtında liberalizm düşüncesini eleştirmesinden ziyade İngiltere’nin devlet yapısını eleştirmiştir. ‘’Devlete Karşı İnsan’’ eserinde geçen bir cümlesi vardır; ‘’Devletin, toplumun çıkarı adına bireylerin özgürlüklerine ne kadar müdahale edebileceği değil, devletin, toplumun yararı diyerek müdahil olduğu alanların daha ne kadarından çekilmesi gerektiği’’ tartışılmaya başlanmıştır. Onun için Topluluk Davası Nedir? ‘’ Toplumları askeri ve sanayi toplumlar olmak üzere ikiye ayırmaktadır. Askeri toplumlar basit yapıda zorlayıcı, baskıcı bir rejimle yönetilen toplumlardır. Sanayi toplumları ise barışçı yönetimle yönetilen heterojen toplumlardır.
Auguste Comte, pozitivist bir yaklaşımı vardır. Toplum araştırmasını yaparken insanlık tarihini ön planda tutmuş ve üç ana başlıkla açıklamıştır; Teolojik, Metafizik ve Pozitif Düşünce. Auguste Comte için Topluluk Davası Nedir? “Teolojik düşünce yapısına sahip toplumlar; durumları, olguları doğaüstü varlıkların etkisiyle açıklamaya çalışmış, toplumsal üstünlük asker ve din görevlilerine verilmiştir. Monarşik ve askeri bir toplumsal örgütlenme biçimini oluşturan bu yapı 1300 yılına kadar olan dönemi kapsamaktadır. Metafizik düşünce yapısına bağlı toplumlarda ise doğaüstü güçlere olan inancın yerini soyut güçlere ve inançlara bırakmıştır. 1300-1800 yılları arasını kapsayan bu dönemde hukukçular ve kilise güç kazanmıştır. Pozitif düşünce yapısına bağlı toplumlar ise akıl ve gözlem ile olayları çözümlemeye, açıklamaya başlamıştır. Pozitif bilim ve sanayinin üstün olduğu bu toplumlar 1800 yıllarından günümüze olan dönemi kapsamaktadır.
Son olarak ise Toplum deyince aklıma hep Jean Jacques Rousseau gelir. Onun için toplum, Toplum-Devlet ilişkisini bağdaştırmasıdır. Toplum-Devlet ilişkisini anlatan ‘’Toplum Sözleşmesi’’ adlı eseri kendi düşünceme göre her toplumun okuması gereken bir kitap olduğunu düşünmekteyim.
Toplum Sözleşmesi Nedir? Daha detaylı olarak açıklamak gerekirse, Toplum sözleşmesi ile insanlar iradelerini birleştirmiş ve kendileri bütün hakları ve yetkileri ile beraber siyasi topluluğa devretmiştir. Rousseau, sosyal sözleşme teorisinde egemenliğin kaynağını halka dayandırarak devleti demokratik temeller üzerine oturtmuştur. Böylece, devletin insanlar üzerindeki otoritesi rasyonel temele dayandırılmıştır. Halka ait olan egemenlik mutlak, bölünmez, engellenemez, devredilmez ve temsil edilemez olduğunu savunmuştur. Temsil sisteminin, halk egemenliği anlayışına uygun düşmediğini, egemenliğin bizzat yurttaşlar tarafından kullanılması gerektiğini savunmuştur. Bu sözleşmeyi yapan grupların veya biz buna halk da diyebiliriz, yasalara bağlı, kurallara uyan ve gerektiğinde canını feda etmesi gerektiğini söyleyen bir sözleşmiştir. Örnek olarak verecek olursak güvenlik içinde yaşayan insan bir savaş ortamında veya bir suç işlediğinde kendi canını feda etmekten çekinmemelidir. Rousseau için Topluluk Davası Nedir? ‘’Toplum sözleşmesi insanın sınırsız özgürlükler yaşaması için değil güvenli bir biçimde yaşaması için yapılmıştır. Bu nedenle sözleşmeye aykırı davranışta bulunan her insan cezasını çekmelidir.’’ Rousseau, Toplum-Devlet ilişkisi bundan ibarettir. Toplumun ne rahat olmasını ne sıkı olmasını önermemiştir. Devlet içinde aynı şekilde geçerlidir.
Toplum türlerini çok örnek verebiliriz. Mesela Niccolo Machiavelli’nin ‘’Prens’’ adlı eserinde Floransa şehri için yaptığı Toplum-Devlet ilişkisi gibi, Platon’un ‘’Devlet’’ adlı kitabında geçen piramit gibi, Platon’un ideal devlet yapısındaki yönetim şekillerini mutluluktan mutsuzluğa doğru sıralama yapmıştır; Patriarşi, Monarşi, Timokrasi, Oligarşi Demokrasi ve Tiranlık. Platon için en mükemmel devlet yönetim şekli Patriarşi’dir.
Partiarşi; insanlık tarihinin ilk yönetim şekli olup henüz zenginlik tutkusunun ortaya çıkmadığı insanların yalın yani erdemli bir yaşam sürdükleri ve yazılı yasalara gereksinim duyulmadığı bir dönemin ürünüdür. Bu nedenle, bir sonraki toplumsal aşamaya geçildiğinde artık patriarşiye dönmek olanaksızdır. Platon’a göre bu yönetim biçimi, içerdiği yüksek ahlaksal düzey bakımından ideal devlete en çok benzeyen yönetimdir. Patriarşi insanlığın gelişip nüfusun artması ile ortadan zorunlu olarak kalkar.
Toplum disiplini açısından en güzel kitap benim için Ulu önderimiz Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘’Nutuk’’ adlı eseridir. Bu eserde Türk toplumun siyasi, sosyal, kültürel, din ve ekonomik olarak toplumun nasıl şekillendiğini ve parçalanmış bir devletin yeniden doğuşunu ulu önderimiz Türk toplumuna hem armağan etmiştir, hem de Türk toplumunun başarısını açıkça eserinde göstermiştir. Nutuk kitabını okuduğunuzda Atatürk’ün siyasi olarak anlatımı olsa da daha detaylı okuma şansınız olursa düşünsel bilimi göreceksiniz.
Ulu Önderimiz Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleriyle bitirmek isterim;
Bir ulus, sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez.
Mustafa Kemal Atatürk
İlginizi Çekebilir: Sosyal Adalet Nedir?
İçerik hizmetlerimiz için iletişime geç!. Gençliğin gücüyle firmalara değer katma arzusuyla..